Abstract

Batılı kültür üretiminde makineler, robotlar ve androidler, çoğu zaman posthümanist söylemle doğrudan ilişkilendirilen yüksek teknolojinin ürünü değildir. Batı’nın kültür tarihi boyunca bu tür örneklerle karşılaşmak mümkündür. Yahudi mitolojisinin golemi, Aydınlanma materyalizminin etkisiyle şekillenen mekanik bebekler ya da satranç oynayan Türk gibi otomatlar, günümüzün posthümanist söylemini önceleyen örnekler olarak karşımıza çıkarlar. Bu örneklerin ortak özelliği, insanın imgesinden hareket etmeleri ve insana öykünmeleridir. Yine de bunlar, Aydınlanmacı düşüncenin insana bahşettiği en temel özellikten yoksundur: Özne statüsü ve kendi tarihlerinin kahramanı olma arzusu, gücü ya da iradesi, bu saydığımız figürlere yabancıdır. Bununla birlikte 18. yüzyıl düşüncesinin posthümanist söylemine edebiyatta Aydınlanma değil Romantizm kaynaklık eder. Bu çalışma, Aydınlanmacı düşünceye Romantik edebiyatın verdiği posthümanist yanıtların izini sürecektir. Freud’un “tekinsiz” okumasıyla da tanıdığımız E.T.A. Hoffmann’ın Kum Adam’ındaki (1816) otomat Olimpia ya da Mary Shelley’nin Frankenstein’ındaki (1818) isimsiz yaratık gibi figürler bu kapsamda değerlendirilirler ve Romantizmin yapay insan motifini öne çıkarırlar. Bu dönemin edebiyatında beden bulan otomatlar, golemler, homunkulüsler, androidler hep aynı eksende devinirler ve kimi zaman yaratıcıları insanın kontrolünden çıksalar da, aslında kültürel öncüllerinin kaderini paylaşırlar: Ya yaratıcıları tarafından özne statüsünden yoksun bırakılırlar ya da ters tepen bir insanı iyileştirme çabasının ürünü olarak kötünün tarafında konumlandırılırlar. Her iki durumda da insanın ötekisi olarak kalmaya mahkûm edilirler.

Full Text
Published version (Free)

Talk to us

Join us for a 30 min session where you can share your feedback and ask us any queries you have

Schedule a call