Abstract

Bu çalışmada Hanif kavramının meâllere nasıl yansıdığı ele alınmaktadır. Hanif kelimesi Kur’an-ı Kerim’de tekil ve çoğul şekliyle toplamda on iki ayette geçmektedir. Bunlardan 10 tanesi “Hanif” olarak geçerken 2 tanesi ise “Hunefa” şeklinde kullanılmaktadır. Bu kelime, tevhidin, samimiyetin ve teslimiyetin adı olmakla beraber, İslam âlimleri tarafından İslam öncesi döneme kadar Arap Yarımadasında Hz. İbrahim’in dini olarak kabul edilmektedir. Fakat bu kavramın müstakil bir din olduğu değil bir sıfat olduğu tezi de savunulmaktadır. Haniflik, Hz. Peygamber’in risaleti döneminde ve İslam öncesi dönemde de birtakım kişilerin sıfatı olarak kabul görmüştür. Hanif kavramı yalnız Kur’an-ı Kerim’de değil, dinin ikinci kaynağı olan hadislerde de geçmektedir. “Allâh’ın kullarını Hanifler olarak yarattığı, Allâh’a en sevimli olan dinin müsamahakâr Hanif dini olduğu, Peygamber efendimizin kolaylaştırılmış Haniflik üzerine gönderildiği” hadis kaynaklarında aktarılmaktadır. Üzerinde çalıştığımız Hanif kavramının meâllere aktarılırken genel olarak meâl yazarlarının bu kelimenin geçtiği ayeti de dikkate alarak ortaya çıkan anlam bağlamında tercüme ettikleri görülmektedir. Aynı zamanda Hanif kavramının ihtiva ettiği anlam yönünden zengin olması, meâl yazarlarının çevirilerine bu kelimeyi farklı anlamlarla yansıtmasında da belirleyici olmuştur. Hanif kavramı genel itibarıyla “muvahhid”, “Allâh’ı birleyen”, “Hakka yönelen”, “Hak din”, “her türlü batıl inançtan yüz çeviren”, “sahte olan her şeyden yüz çeviren”, “Allâh’ı bir olarak tanıyan”, “dosdoğru”, “tek Allâh’a inanan”, “küfür ve şirkten uzak”, olarak çevrilmektedir. Ayrıca bu kavram Kur’an-ı Kerim’de yedi yerde Hz. İbrahim’le bütünleşmiş olarak ön plana çıkmakta ve O’nun bir sıfatı olarak zikredilmektedir.

Full Text
Published version (Free)

Talk to us

Join us for a 30 min session where you can share your feedback and ask us any queries you have

Schedule a call