İslam düşünce tarihinde, farklı dini anlama ve yorumlama biçimleri tezahür etmiştir. Dinî söylemler kimi zaman hakikat ve kurtuluş iddiasıyla diğer gruplara karşı dışlayıcı söyleme dönüşmüştür. Düşüncenin ifade edilmesine ve gelişmesine engel olduğu gibi, bireylerin temel hak ve hürriyetlerine de zarar veren din içinde dışlayıcılık sorunu tek bir mezhebe mal edilemeyecek boyuta sahiptir. Bununla birlikte söylem, tarihsel bir zaman diliminde, bağlama ve muhataplık ilişkilerine göre şekillenmektedir. Bu nedenle din içinde dışlayıcı söylemin, tarih ve ilişkisellik yönlerinden sınırlandırılarak ele alınması gerekmektedir. İslam düşüncesinde temel farklılaşmalardan birisi, re’y ve eser/hadis gelenekleri şeklinde tezahür etmiştir. Erken dönemde re’ye muhalefet eden Ashâbu’l-hadîs, sistematik kelamın inşasıyla birlikte nazarî kelamın da karşısında tavır sergilemiştir. Bu makalede, re’y ve kelâma karşı muhalefetiyle bilinen Ashâbu’l-hadîs’in 3./9. asırda telif ettiği reddiye türü eserlerdeki dışlayıcı söylemin kavramsal çerçevesi ele alınmıştır. Makalenin amacı, Ashâbu’l-hadîs’in dışlayıcı söyleminin somutlaştığı kavramları tespit etmek ve bu kavramların söylem içindeki yerini ve anlamını belirginleştirmektir. Kavramsal analiz yoluyla, Ashâbu’l-hadîs’in muhalifleriyle arasına çizdiği sınırların mahiyetini ortaya çıkarmak amaçlanmaktadır. Bu sayede aynı zamanda Ashâbu’l-hadîs’in düşünce kodlarına dair ipuçları elde etme imkânı doğacaktır. Bu çalışmanın ana kaynakları arasında, Ahmed b. Hanbel (ö. 241/855), Buhârî (ö. 256/870) İbn Kuteybe (ö. 276/889) ve Ebû Saîd Osmân ed-Dârimî’nin (ö. 280/894) reddiye türü eserleri bulunmaktadır. İlgili reddiyelerde dışlayıcı söylemin somutlaştığı kavramlar, mezhebî-dinî ve niteleme düzeyinde olmak üzere iki başlık altında kategorize edilmiştir. Dışlayıcı kavramların her birinin muhataplarıyla ilişkilendirilme biçimi; kavramın kullanıldığı konu, dayanakları ve gerekçeleri gibi yönlerden ele alınmıştır. Bu araştırmanın İslam düşüncesindeki dışlayıcılık sorununun anlaşılması ve çözülmesine mütevazı bir katkı sağlaması umulmaktadır. Makalenin yöntemiyle ilgili vurgulanması gereken iki husus bulunmaktadır. Bunlardan birisi, Ashâbu’l-hadîs’in bir zihniyet olarak; bir diğeri ise reddiye türü eserlerin Ashâbu’l-hadîs’in dinî söyleminin bir parçası olarak ele alındığıdır. Ashâbu’l-hadîs’in öne çıkan zihniyet özellikleri arasında gelenekçilik, nakilcilik, literalizm ve dogmatizm bulunmaktadır. Ashâbu’l-hadîs, nakli esas almış ve dinî konularda aklı, âsârın sınırları içinde bir idrak vasıtasına indirgemiştir. Bütün bu esasların belli ölçüde dışlayıcı söyleme temel sağladığı söylenebilir. Dinî-mezhebî düzeyde olan dışlayıcı kavramlar; Cehmiyye, Kaderiyye, Mu‘attıla, Zenâdıka, Mecûsiyye, Mülhid ve Müşebbihe’dir. Niteleme düzeyinde olan dışlayıcı kavramlar; bid‘at, re’y, kıyas, nazar, hevâ, zeyğ, dalâlet, küfr ve şirk’tir. Cehmiyye ve Kaderiyye, nispet edildikleri isimlerin birtakım görüşleri ve devlet tarafından öldürülmeleri sebebiyle kullanılmıştır. Mu‘attıla ve Müşebbihe isimlendirmeleri de Mu‘tezile’nin İlâhî sıfatlar anlayışı hakkında, inandıkları Allah’ı hakkıyla tanıyamadıkları iddiasıyla tenkit edici şekilde kullanılmıştır. Mu‘tezile’nin teolojik düzeyde mücadele ettiği Zenâdıka, Mecûsiyye ve Melâhide gibi grupların isimleri, Mu‘tezile için kullanılarak din dışı gösterilmeye çalışılmıştır. Re’y, kıyas ve nazar; Ashâbu’l-hadîs tarafından naklin karşısına konumlandırılmış ve hevâ ve zeyğ ile özdeşleştirilerek dışlayıcı anlamda kullanılmıştır. Bu kavramlar metodolojik farklılığa işaret ederken, bid’at, dalâlet, şirk ve küfr; hakikat ve hidayet iddiasının daha fazla ön plana çıktığı dışlayıcı kavramlar olmuştur. Ashâbu’l-hadîs’in re’y, kıyas ve nazarı, hevâya indirgeyerek aynı zamanda dinî konularda aklî bilgi üretmenin imkânını ortadan kaldırmaya çalıştığı söylenebilir. Günümüzde, Ashâbu’l-hadîs’in bir zihniyet olarak varlığını koruması; aralarında bir özdeşlikten söz etmek mümkün olmasa da Selefîlik olgusu ile Ashâbu’l-hadîs arasında düşünsel esasları bakımından bir ilişki ağı olması; Ashâbu’l-hadîs’in birikimlerini referans alan grupların halen varlığı gibi hususlar, dışlayıcı kavramların ilmî, dinî, hukukî ve sosyal tezahürleri ölçüsünde, çalışmanın bugüne dönük yönünü ifade etmektedir.