Hz. Peygamber’in sahâbîlerinden bir tanesi Tâifli Sakîf kabilesinden Urve b. Mes‘ûd’dur. O, kabilesinin en önde gelenlerinden birisidir. O, Sakîf kabilesinin Ahlâf koluna mensuptur ve bu kolun yöneticisidir. Urve Mes‘ûd’un nesebi, Kasî’ye (Sakîf) kadar ihtilafsız bilinmektedir. Onun künyesi Ebû Ya‘fûr bir rivayate göre de Ebû Mes‘ûd’dur. Urve’nin babası da önemli bir şahsiyet-tir. O da kabilesinin reislerindendir ve Ficar savaşlarında Sakîf kabilesinin Ahlâf koluna komu-tanlık yapmıştır. Urve’nin annesi ise Mekkeli Ümeyyeoğullarından Sübey‘a bint Abdüşems’dir. Böylece Urve’nin hem Ümeyyeoğulları ile hem Hz. Peygamber ile akrabalık bağı olmaktadır. Dolayısıyla nesebi, babası ve annesi itibariyle Urve, çok önemli bir konuma sahiptir. Onun Mekke ve Kureyş ile ilgisi de bu konumunu güçlendirmektedir. Kaynaklarımızda Urve b. Mes‘ûd’un doğum tarihi veya vefat yaşı ile ilgili bir bilgi bulunamamıştır. Kabilesinin reisi olu-şuna, vefat ettikten sonra oğlunun Müslüman oluşuna bakıldığında Müslüman olduğunda orta yaşın üzerinde olması muhtemeldir. Urve b. Mes‘ûd’un evlilikleri ile ilgili bilgi de azdır. Onun Müslüman olmadan önce on eşi olduğu rivayet edilmektedir. Müslüman olduktan sonra Hz. Peygamber dört eşini seçmesini istemiştir. Onun dört eşinden bir tanesi Ebû Süfyan’ın kızıdır. Ancak onun eşlerinin isimleri ile ilgili net bilgiler yoktur. Onun erkek çocuklarının isimleri Âsım, Ebû Mürre, Muaviye, Ebû Müleyh, Davud, Hemmâm ve Hişâm; kız çocuklarının isimleri Hz. Ali ile evli olan Ümmü Saîd ve Halime’dir. Hudeybiye Antlaşması öncesinde onun elçilik görevi yaptığını görmekteyiz. Onun elçilik görevi, konumunun üstünlüğünü ortaya koymakta-dır. Ayrıca bu elçilik, barış görüşmelerinde çok etkili olmuştur. Burada Mekkeliler ile olan akrabalık bağını gündeme getirmiştir. Hz. Peygamber ile kendisinin konuşmasının faydalı olacağını söylemiştir. Mekkeliler de ona olan güvenlerini açıklamışlardır. Bu elçilik esnasında iki tarafın da savaştan uzak durması gerektiğini ifade etmiştir. Bu bağlamda Mekkelilere, Hz. Peygamber’in etrafındakilerin ona çok bağlı olduklarını; Hz. Peygamber’e ise etrafındaki insan-ların hemen dağılacağını söylemiştir. Elçiliği, onun herkes tarafından sözü dinlenilen, itibar edilen, zeki ve ikna kabiliyeti yüksek bir kişi olduğunu göstermektedir. Urve, sahâbenin Hz. Peygamber’e olan bağlılığını gözlemlemiştir. Bu bağlılığın hiçbir hükümdar ve çevresindeki-lerde olmayacağını itiraf etmiştir. Bu gözleminin, onun Müslümanlığında etkili olması muhte-meldir. Mekke’nin fethi ve ardından yaşananlar, Tâiflileri endişeye sevk etmiştir. Bu sebeple Tâifliler, Huneyn Savaşı’nda Hevâzinlilerle birlikte Müslümanlara karşı savaşmışlardır. Bu esnada Urve b. Mes‘ûd ile Gaylân b. Seleme’yi bazı savaş araç ve tekniklerini öğrenmeleri için Yemen’in Cüreş şehrine göndermişlerdi. Bu sebeple ikisi de Huneyn ve Tâif gazvelerine katıla-mamışlardı. Hz. Peygamber Tâif kuşatmasına son verip Medine’ye döndü. Bu esnada Urve ve arkadaşı da Yemen’den döndü. Rivayetlere göre Hz. Peygamber Medine’ye dönüş yolunda veya Medine’ye varınca Urve onun yanına gitti ve Müslüman oldu. Bazıları onun İslam’a giriş tarihi ile ilgili Hz. Ebû Bekir’in hac emirliği görevinin öncesi veya sonrasını söylerler. Ancak rivayet-ler incelendiğinde onun Hz. Peygamber’in Tâif muhasarasından 4-5 ay sonra, Tebük seferinden 3-4 ay önce 9/630 yılı Rebîulevvel veya Rebîulâhir (Temmuz veya Ağustos) ayında Müslüman olduğu söylenebilir. Urve’nin Müslüman olmasıyla ilgili temel kaynaklarımız “Allah, Urve’nin kalbine İslâm’ı ilham etti ve üzerinde bulunduğu hali değiştirdi. Bu hali ile Rasûlullah’ın yanına gitti ve Müslüman oldu.” der ve belirli bir sebep belirtmezler. Ancak sonraki dönemde onun Müslüman oluşuyla ilgili Necran’a ticaret için yaptığı yolculukta yaşadıkları sebep gösterilir. Bu yolculukta gizemli iki genç kız ve Necran’daki rahip son peygamberin çıktığını Urve’ye söyler. Onlar, Urve’nin ona tabi olması gerektiğini de belirtirler. Urve de dönüşte Müslüman olur. Bu rivayet hem senet hem metin itibariyle problemlidir. Urve, Müslüman olduktan sonra kavmini İslam’a davet için Hz. Peygamber’den izin istemiştir. İlk etapta Hz. Peygamber, Tâiflilerin İs-lam’a karşı kibirli karşı duruşundan dolayı bunu kabul etmek istememiş ve Urve’ye Sakîflilerin kendisini öldürebileceğini söylemiştir. Nitekim Urve, Hz. Peygamber’in izniyle şehrine gitmiş ve onları İslam’a davet etmiştir. Onlar kabul etmemişler ve kötü sözler söylemişlerdir. Ertesi sabah Urve sabah ezanı okumuş, halkı onu öldürmüştür. Hz. Peygamber tarafından Hz. İsa’ya benzetilen Urve b. Mes‘ûd es-Sekafî’nin Zuhruf suresinde ifade edilen “iki şehrin büyüğünden birisi” olduğu genel olarak kabul edilmiştir. Birkaç gün Müslüman olarak yaşayabilen ve kavmi tarafından şehit edilen Urve’den sadece iki tane zayıf rivayet nakledilmiştir.
Read full abstract