Abstract

Tıp tarihi çok eskilere dayanan bir bilimdir. Tarih boyunca hastalıklar varlığını göstermiş ve bu hastalıklara tedaviler aranmıştır. Bu tedavi yöntemleri yaşayan bütün uygarlıklarda farklılık göstermiştir. Mezopotamya, Mısır, Hitit gibi yerleşik hayata geçen ilk medeniyetlerde hastalık tedavilerinde bakış açısı büyü ve tanrılara duadan ileriye geçememiştir. Zamanla insanların çevreye olan duyarlılığının ve gözlem gücünün artmasıyla beraber tedavi konusunda daha gerçekçi ve bilimsel yaklaşımlar gözlenmiştir. Tıbba bakış açısı geliştikçe hastane ve tıp okulu ihtiyacı doğmuştur. Diğer medeniyetlere göre daha akılcı bir yol izleyerek tedavi arayışına giren Hint Medeniyetinde hastaların tedavisi için ilk hastane örnekleri yaptırılmıştır. Tıbbın bilimsel dönemi diye nitelendirilen M.Ö. 700 yılında Antik Yunan’da, şu anki Datça Yarımadasında, tarihteki ilk tıp okulu olan Knidos açılmıştır. M.Ö. 5. yüzyılda ise Hippokrates felsefeyi tıptan ayırarak, bilimsel bir yaklaşım ile eğitim veren Kos tıp okulunu kurmuştur. Orta Çağda Avrupa’da tıp konusunda bilimsellikten uzak bir dönem yaşanırken; Anadolu Medeniyetlerinde tıpta bilimsel bir dönem yaşanmıştır. Selçuklular zamanında hastane karşılığı olarak darüşşifalar inşa edilmiştir. Bu darüşşifaların en büyük özelliği, hastane hizmetinin yanı sıra tıp eğitimi vererek hekimler yetiştiriyor olmasıdır. Bu darüşşifalardan en önemlisi Anadolu Selçuklu döneminde 1206 yılında hizmete açılmış olan Gevher Nesibe Tıp Medresesi ve Darüşşifası’ dır. Bu darüşşifa hem tıp okulu hem de hastaneyi aynı bina içerisinde barındırıyor olmasından dolayı dünyada bir ilki teşkil etmektedir. Gevher Nesibe Tıp Medresesi ve Darüşşifası şu an Kayseri’de restore edilmiş son haliyle Büyükşehir Belediyesi tarafından müze olarak halkın hizmetine sunulmuştur

Full Text
Published version (Free)

Talk to us

Join us for a 30 min session where you can share your feedback and ask us any queries you have

Schedule a call