Orta Doğu coğrafyasının güvenliğine yönelik tehditler arasında bölgesel anlaşmazlıklar ve konvansiyonel silah rekabetinde denge arayışı yer almakla birlikte en önemli tehditlerden birisi nükleer silahlardır. Orta Doğu coğrafyasına nükleer silahları sokan ilk devlet olan İsrail, 1960’lı yıllardan beri nükleer silahlara sahip olmasına rağmen, nükleer silahlarının varlığını hiçbir zaman resmi olarak doğrulamadığı, nükleer belirsizlik politikasını sürdürmektedir. İsrail, nükleer belirsizlik politikası ile Orta Doğu devletleri karşısında caydırıcılık avantajını sağlarken aynı zamanda Orta Doğu coğrafyasında nükleer tekelini koruma kararlılığını devam ettirmektedir. Ancak, İsrail’in nükleer silahları ve genişleyen füze ve uzay tabanlı gözetleme sistemleri, Orta Doğu devletleri ile arasındaki stratejik denge üzerinde derin bir etki yaratmaktadır. 
 
 Dünyanın diğer yerlerinde olduğu gibi, bir devletin kendi güvenliğini artırmaya yönelik askeri çabaları, diğer devletlerin kendilerini daha az güvende hissetmelerine ve dolayısıyla benzer çabalara girişme olasılıklarının artmasına neden olarak güvenlik ikilemi sorunu yaratmaktadır. Orta Doğu coğrafyasında da, İsrail’in nükleer kapasitesi bölge devletleri arasında güvenlik sorunlarına ve askeri dengesizliklere yol açmaktadır. Çalışmada güvenlik ikilemi kavramı, İsrail’in nükleer güce sahip olmasının Orta Doğu coğrafyasının güvenliği üzerindeki dinamikleri anlamlandırmada analitik bir kavram olarak kullanılmıştır. Bu doğrultuda çalışmanın amacı, İsrail’in nükleer kapasitesinin doğası ve gelişiminin incelenmesinin yanı sıra İsrail’in nükleer belirsizlik politikasının güvenlik ikilemi kavramı çerçevesinde Orta Doğu’nun güvenliği üzerindeki etkisinin değerlendirilmesidir. Çalışma, İsrail’in nükleer belirsizlik politikasının Orta Doğu coğrafyasının güvenliğini ve olası uzlaşmayı engellediğini ileri sürmektedir.
Read full abstract