Kur’an, insanların Allah’la, diğer insanlarla ve toplumla ilişkilerini düzenleyen; onların dünya ve ahiret hayatında mutluluğa erişme yollarını onlara sunan pek çok konuya temas etmektedir. Ayetlerde üzerinde durulan meseleler kimi zaman ana hatlarıyla ve genel manada ele alınırken kimi zaman ayrıntılar üzerinde durulmakta, istisnai durumlardan bahsedilmektedir. Farklılık arz eden bu durum Kur’an’ın ana konuları açısından ilgili meselenin önemli olması kadar muhatap insanların iddiaları ve yanlış inançlarının dikkate alınmasıyla da ilgili olabilmektedir. Kur’an’ın temel hedefleriyle alakalı bu durum, meselenin ayetlerde konu edilmesinde etkilidir. Yüce Allah ilahi vahyinde beyan ettiği kimi konularda istisnai durumları ve özel ifadeleri zikretmektedir. Söz konusu ifade içerisinde bazı lafızların öne çıktığı görülmektedir. Bunlardan biri de “izin” ifadesinin Allah’a isnat edilerek zikredilmesidir. Allah Teâla, bazı konularda kendi iznini bir kayıt ifadesi olarak beyan etmekte ve konunun ancak bu sınırlayıcı lafızla birlikte değerlendirilmesini emretmektedir. Sözü edilen bu durum bazen muhatapların yanlış inanç ve tavırlarıyla alakalı olan bir meseleyle ilgili olabilmektedir. Kimi zaman ise sahih dini anlayış konusunda değer verilen bir konuyla alakalı olarak bu lafzın zikredildiği görülmektedir. İlahi vahyin insanlara iletilmesinde peygamberin önemli bir konumda olduğu açıktır. Bu bakımdan peygamberin Allah tarafından gönderildiği konusunda inancın din algısının sağlam zemine oturması açısından önemi büyüktür. Kur’an ayetlerinde peygamberin ancak Allah’ın izniyle gönderildiği üzerinde hassasiyetle durulmaktadır. Allah’ın vahyinin peygambere iletilmesi ve peygamberin seçimiyle ilgili ayetlerde “Allah’ın izni” ifadeleri dikkat çekmektedir. Özellikle muhatapların Hz. Peygamber’den mucize istekleri de ayetlerde konu edilmiştir. Mucize konusunda ancak Allah’ın izninin belirleyici olduğu beyan edilmektedir. Bu bakımdan mucize konusunda esas failin Allah olduğu vurgulanmaktadır. Diğer bazı peygamberlerin mucizelerine de atıf yapılarak Allah’ın izni kaydı zikredilmektedir. Dinin muhataplar tarafından kabul edilmesi ve hayata geçirilmesi meselesi Kur’an’da öne çıkan konular arasındadır. Gerek iman gerekse amel boyutunda insanların farklı seçimlerinin olabileceği, bu bakımdan kimsenin zorlanmayacağı hakikatine ayetlerde dikkat çekilmektedir. Sözü edilen bu ayetlerde imana ermenin, dinin gereklerini yerine getirmenin ve böylece gerçek kurtuluş yeri olan cennete ulaşmanın ancak Allah’ın izniyle mümkün olacağı beyan edilmektedir. Kur’an’da helal ve haram hususunda mutlak hüküm verme yetkisinin sadece Allah’a ait olduğu konusunun vurgulandığı bilinmektedir. Bu bakımdan helal ve haram hükmü verilirken bunun Allah’ın iznine dayanması üzerinde durulmaktadır. İnsanların Allah’a şirk koştukları varlıkların kendilerine şefaatçi olacakları şeklindeki batıl inançları da ayetlerde konu edilmektedir. Sözü edilen algının büyük bir yanlış olduğu, Allah’ın şefaat konusundaki izninin belirleyici olduğu beyan edilmektedir. Bu açıdan kıyamet günü mutlak yetkinin sadece Allah’ın olduğu, konuşmanın bile ancak O’nun izin vermesiyle mümkün olacağı beyan edilmektedir. Musibet, zarar ve savaş Allah’ın izin kaydıyla beyan ettiği konular arasındadır. Bir musibet ya da zarar verici durumun ancak Allah’ın izniyle gerçekleşebileceği beyan edilirken Allah’ın yüce iradesi ve kapsayıcı kudretine işaret edilmektedir. Savaşın insanlık tarihi adına karşı konulamaz bir gerçek olduğu ortadadır. Ayetlerde savaşa izin verilmesinden savaşta takip edilecek metoda kadar Allah’ın izninin öne çıkartıldığı görülmektedir. Aynı zamanda Allah’ın izniyle savaştaki dengeleri değiştireceği ve galibiyeti ihsan edeceği beyan edilmektedir. Çalışmada “izin” ifadesinin Allah’a nispet edilerek zikredildiği ayetlerden bahsedilmektedir. Ayetlerde bahsi geçen konulardaki istisnai durumların, Kur’an’ın genel anlam ağı içindeki değerinden ve öneminden söz edilmektedir. “İzin” kelimesinin sahip olduğu anlamlara işaret edilerek tefsir kaynaklarındaki farklı yorumlar üzerinde durulmaktadır. İslam düşünce tarihi içinde değişkenlik gösteren bu yorumların arka planlarından bahsedilmektedir. Kur’an’ın, muhatapların inanç ve algılarını yönlendiren, yanlış ve batıl yollara sapmaktan onları sakındıran, sınırlandıran dil örgüsünün beyan edilmesi bakımından çalışmanın yol gösterici olması umulmaktadır.