Abstract

Felsefe tarihinde epistemolojinin önemli bir problemi olarak gündemden hiç düşmeyen tümeller konusu, sürekli hareket ve değişim içerisinde olan evrene dair değişmez bir bilginin imkânını sorgulamaktadır. Victor Cousin söz konusu bu tartışmayı evrensel ve zorunlu ilkelerin varlığı ve konumu üzerinden yürüterek düşüncelerini ortaya koymaktadır. Çalışmamızın birinci bölümünde evrensel ve zorunlu ilkelerin varlığı ve zihindeki konumunu araştırarak hem düşünceleri düzenlemedeki hem de bilimsel yöntemdeki önemi üzerinde durduk. Sabit ilkelerin bilgisine sahip olmak tutarsız bilgi yığınlarından kurtulmak ve evrene dair bilgilerimizi değişmez hakikatler üzerine inşa etmek için gereklidir. Cousin, herhangi bir olguya dair zihin düşünmeye başladığında bunu neden, zaman, mekân ve gaye ilkeleri bağlamında yaptığını söylemektedir. Böylece nedensellik gibi bir takım ilkelerin varlığını zihinde onaylamış olmaktayız. Bu ilkelerin kaynağını araştırırken Cousin, Hume’un nedenselliği olgudan bağımsız bir ilke olarak görmesine karşın sürekli gözlemlediğimiz olgulardan edinilen bir alışkanlık olarak tanımlamasına karşı çıkarak, nesnel varlıkların veya ampirik yöntemin asla evrensel ve zorunlu ilkeleri edinmemizin sebebi olamayacağını ifade etmektedir. Çünkü deney ve gözlemin anlamlı olabilmesi için zihnimize ulaşan bilgilerin duyular sayesinde olduğuna dair bir neden sonuç ilişkisini öncesinde kabul etmemiz gerekmektedir. Nedenselliğin yanı sıra zaman ve mekân ilkeleri de zorunluluk vasfını taşıyan diğer ilkelerdir. Cousin, evrensel ve zorunlu ilkelerin kaynağının nesne olamayacağı gibi zihnin kendisinin de olamayacağını söylemiştir. Zira örneğin matematiksel bir aksiyomu zihin ne dilediği gibi oluşturabilmekte ne de onu değiştirebilmektedir. Zorunlu ilkelerin düşünceye yerleşmesini analiz eden Cousin, insanın soyut varlığını oluşturan unsurları iradi etkinlik, akıl ve duyum olarak tarif etmektedir. İradi etkinlik insandaki özgürlük anlamına gelirken, duyum dış dünyaya dair imgelere, akıl ise zorunlu ilkelerin yerleştiği mekâna işaret etmektedir. Akıl, duyum ve iradi etkinlik olarak iç dünyamızda gerçekleşen işlemleri bilinç sayesinde gözlemlemekte ve haberdar olmaktayız. Bilincin gözlemlediği tüm etkinliklerin gerçekliğe tekabül ettiğini ifade eden Cousin, düşüncenin ise onları parçalarına ayırarak anlamlandırmaya çalıştığı eylem olduğunu ifade etmektedir. Cousin, zorunlu ilkeleri araştırırken hipotetik veya deneysel bir yöntemle değil akılsal psikoloji dediği bir içe bakış yöntemini kullanmaktadır. Çalışmamızın ikinci başlığını evrensel ve zorunlu ilkelerin yalın formlarını araştırmaya hasrettik. Zorunlu ilkelerin bilgisine ulaşmada nesnel varlıklardan hareket ederek örneğin iki elma ile başka iki elmanın toplamının dört etmesi gibi somuttan soyuta doğru bir yol izleyebileceğimiz gibi, zihinde iki ile ikinin toplamının dört ettiğini inkâr etmeye çalıştığımızda bunun imkânsızlığını gördüğümüz soyut bir yol da takip edebiliriz. Ancak zorunlu ilkelerin yalın formları düşünceyle birleşmeden önce bulunmalıdır. Cousin, düşünceden önce ama düşünceyle eş zamanlı olarak zorunlu ilkenin yalın halini zihnin sezdiğini ve düşünsel işlemlerini bu sezgi sayesinde gerçekleştirdiğini savunmaktadır. Sezgi yoluyla ulaşılan gerçeklik ancak üzerinde düşünüldükten sonra akledilebilir zorunlu bir ilkeye dönüşmektedir. Üzerine düşünme ise nesnel varlıklardan söz konusu ilkeleri soyutlama şeklinde gerçekleşebilir. Zaman, mekân ve nedensellik gibi ilkeler için tek bir olgunun gözlemlenmesi yeterli olmaktadır. Cousin, Maine de Biran’ın her olgu bir nedeni gerektirir şeklindeki ilkede geçen “neden” kelimesinin bir ide olarak hüküm bildiren ilkeden önce geldiğini savunmasına, ide veya kavramlar ilkenin bilgisinden sonra meydana gelmekte, buna mukabil herhangi bir ilke ideden türememektedir diyerek itiraz etmektedir. Kant ise zorunlu ilkeleri, saf aklın bir ürünü olarak değerlendirmekte ve deneyden bağımsız sentetik apriori bilgi şeklinde tanımlamaktadır. Cousin, bu yaklaşımın zorunlu ilkeleri öznelleştirdiğini ifade ederek, şayet zorunlu ilkeler sadece duyumları organize etmeye yarayacaksa zihinde bu ilkelere sahip olmanın gerçek bir değer ifade etmediğini çünkü bu gerçekliğin sadece bize ait olduğunu söyleyerek itiraz etmektedir. Bu anlayış, Kant’ın, zihinde bulunduğu için ilkeler gerçektir anlayışının karşısına gerçek oldukları için zihinde bulunmaktadırlar söylemini yerleştirmektedir. Çalışmamızın üçüncü bölümü Cousin’in evrensel ve zorunlu ilkelerin konumunu araştırmasını ele almaktadır.

Full Text
Published version (Free)

Talk to us

Join us for a 30 min session where you can share your feedback and ask us any queries you have

Schedule a call