Abstract

Sınırlar özellikle son 200 yıldır modern ulus-devletlerin en önemli varlık göstergeleri olarak ön plana çıkmıştır. Siyasetin coğrafyaya en net tezahür ettiği alanlar olarak sınırlar, çizildiği andan itibaren aynı zamanda iki farklı coğrafyanın inşasını da başlatmıştır. Ortak bir toplumsal kimlik ve vatan algısı, ulus-devletlerin sınırları içinde kurulmuştur. Bu makale, tarih boyunca ortak bir coğrafyayı paylaşan toplumların 100 yıl önce çizilen bir sınırla bölünmesi sonrasında yaşadığı sosyo-mekânsal ayrışmayı konu edinmiştir. 1921 yılında Fransızlarla imzalanan Ankara Antlaşmasıyla çizilen bu sınırlarla birlikte iki ayrı coğrafyanın oluşumu da başlamıştır. Sınırın her iki tarafında farklı strateji, söylem ve anlatılarla farklı ulus-devlet inşa süreci yaşanmıştır. Bu araştırma Kilis’te, sınırın yarattığı sosyo-mekânsal ayrışmanın hangi söylem ve anlatılarla inşa edildiğini analiz etmektedir. Çalışma kapsamında sınır bölgesinde uzun süre ikamet etmiş ve sınırın her iki tarafına dair deneyimleri olan yedi katılımcı ile derinlemesine mülakat yapılmıştır. Yapılan mülakatlarda katılımcıların sınır algıları ve sınırın her iki tarafına dair söylem ve anlatıları analiz edilerek sosyo-mekânsal ayrışmanın izleri aranmıştır. Elde edilen bulgular, bu sosyal ve mekânsal ayrımların kimlik/kültür, din ve tarih/ekonomi başlıklı üç ana tema üzerinden gerçekleştiğini göstermiştir. Kilis’te sınırla kurulan ilişki her zaman çok boyutlu ve çok karmaşık olmuştur. Sınır bir yönüyle ekonomik engel yaratmışken, bir başka yönüyle de Kilis için ekonomik bir fırsata dönüşmüştür. Sınıra hem karşı durulmuş hem de söylem ve pratiklerle sınır yeniden inşa edilmiştir. Sınır her şeyden öte ortak bir coğrafyayı sosyal ve mekânsal olarak bölerek iki farklı coğrafya yaratmıştır.

Full Text
Published version (Free)

Talk to us

Join us for a 30 min session where you can share your feedback and ask us any queries you have

Schedule a call