Abstract

Kur’ân-ı Kerîm Allah’ın sonsuz ilminden süzülmüş, evrensel mahiyete sahip ilâhî bir kitaptır. Kurân âyetlerinin anlam dünyasını genişleten farklı unsurlar bulunmaktadır. Kurân’ın evrensel ve ilâhî mahiyetine ilaveten zengin bir dil olan Arapça ile nâzil oluşu, âyetlerin anlamlarının oldukça çeşitlenmesini sağlayan hususlardandır. Kurân âyetlerinin anlamını zenginleştiren bir başka unsur ise kırâat farklılıklarıdır. Kırâat farklılıkları, Kurân’daki bazı lafızların okunuşlarındaki ihtilafı ifade eder. Genel olarak Kurân lafızlarının okunuş keyfiyeti kırâat ilminin konusuna girmektedir. Kırâat ilminin konusuna giren kırâat farklılıkları aynı türden değildir. Bunlardan bazıları basitçe kelimelerin fonetik yapısını etkileyen farklı telaffuzlardan oluşmaktadır. Bazılarıysa fonetik farklılıkların ötesinde anlam değişikliklerine neden olmaktadır. Literatürde bunlardan birincisi usûl, ikincisi ise ferş kavramıyla nitelendirilmektedir. Usûl: Kurân’da belli bir düzen ve sistem dâhilinde bulunup genelde anlamı etkilemeyen, ferşî farklılıklar ise düzensiz ve sistemsiz olup dağınık şekilde olan ve genelde anlamı değiştiren kelimelerdir. Meâl, Kurân âyetlerinin bir başka dile yaklaşık olarak çevrilmesi anlamına gelir. Meâl olgusu kendini daha çok son yüzyılda göstermekte ve bu bağlamda çok çeşitli meâller telif edilmektedir. Telif edilen bu meâllerin genel amacının Kuran âyetlerinin anlamını geniş kitlelere ulaştırmak olduğu söylenebilir. Meâl yazarlarının öncelikli hedef kitlesi genellikle Arapça bilmedikleri için Kurân'ı anlayamayan kesimlerdir. Bilhassa bu kesime hitap eden meâl yazarlarının en önemli görevi, Kurân âyetlerinin anlam zenginliğini meâllerine yansıtmaktır. Söz konusu anlam zenginliğinin meâllere yansıtılmasının yollarından biri incelenen âyetlerde yer alan kırâat farklılıklarını dikkate almak ve muhtemel anlam değişikliklerine yer vermektir. Dolayısıyla meâl yazarlarının gözden uzak tutmaması gereken önemli konulardan biri anlam çeşitliliğine yol açan kırâat farklılıklarıdır. Bu çalışmada son yüzyılda kaleme alınan meâllerde kırâat farklılığından kaynaklanan anlam çeşitliliğine ne oranda dikkat edildiği incelenmeye çalışılmıştır. Söz konusu inceleme için için erken dönem sayılabilecek meâllerden İzmirli İsmail Hakkı, Hasan Basri Çantay, Elmalılı Hamdi Yazır, Ömer Nasuhi Bilmen’in meâlleri tercih edilmiştir. Yakın dönem meâllerden ise Diyanet İşleri Başkanlığı, Süleyman Ateş ve Mehmet Okuyan’ın çalışmaları seçilmiştir. Belirlenen çalışmalar dışında farklı meâllere de mümkün oldukça yer verilmiştir. Çalışmanın amacı kırâat farklılıklarından kaynaklanan anlam çeşitliliğinin yapılan âyet çevirilerine ne ölçüde yansıtıldığını ortaya koymaktır. Araştırmada karşılaştırmalı analiz yöntemi kullanılmıştır. İnceleme sonunda; genel olarak meâllerin pek çoğunda kırâat farklılıklarından kaynaklanan anlam çeşitliliğine yer verilmediği görülmüştür. Örneğin Fatiha Sûresi 'nin dördüncü âyeti tercümelerde genellikle "kıyamet gününün sahibi" olarak verilirken, ayetteki مَلِكِ (hükümdar, kral) anlamındaki kırâat farklılığı dikkate alınmamıştır. Bunun istisnası Hasan Basri Çantay'dır. Söz konusu kısmı "din gününün sahibi ve hükümdarı" şeklinde tercüme ederek, ilgili kırâat farklılığından kaynaklanan anlamı meâline yansıtmıştır. Bir başka örnek ise Bakara sûresi'nin yüz altıncı âyetidir. Bu âyet çoğunlukla "Bir âyetten neshettiğimizi veya unutturduğumuz şeyleri" ve benzeri ifadelerle tercüme edilmiştir. Âyetin نَنْسَأَهَا “erteledi” şeklinde farklı okunuşundan doğan anlam çeşitliliği bazı meâllere yansıtılmıştır. Bunlardan biri olan ve Diyanet İşleri Başkanlığınca hazırlanan meâlde söz konusu bölüm, "Herhangi bir âyetin hükmünü nesh edersek veya unutturursak (ya da ertelersek)" şeklinde çevrilmiştir. İzmirli İsmail Hakkı da anlam farklılığını benzer bir ifadeyle yansıtmıştır. Bir başka örnek ise Bakara sûresinin iki yüz sekizinci âyetidir. Bu âyette السَّلْمِ şeklinde farklı bir kırâat bulunmaktadır. Bu farklılığın çevirilere üç şekilde yansıtıldığı görülmüştür. Birinci yaklaşım السِّلْم okunuşundan kaynaklanan “teslimiyet” anlamını, ikinci yaklaşım السَّلْمِ okunuşundan kaynaklanan “selam” anlamını, üçüncü yaklaşım ise her iki manayı da kendi meâline yansıtmayı tercih etmiştir. Mesela Süleyman Ateş ilgili bölümü "Ey iman edenler, hep birlikte İslam'a (ya da barışa) girin." şeklinde tercüme etmiştir.

Talk to us

Join us for a 30 min session where you can share your feedback and ask us any queries you have

Schedule a call

Disclaimer: All third-party content on this website/platform is and will remain the property of their respective owners and is provided on "as is" basis without any warranties, express or implied. Use of third-party content does not indicate any affiliation, sponsorship with or endorsement by them. Any references to third-party content is to identify the corresponding services and shall be considered fair use under The CopyrightLaw.