Abstract

Toplumsal bir varlık olarak insanın, bilgi edinme hususunda sosyal süreçlerden ayrı değerlendirilemeyeceğini ve bu süreçlerde edinilen bilginin de geleneksel epistemolojinin standartlarıyla değerlendirilemeyeceğini öne süren yaklaşım olarak sosyal epistemoloji, yaklaşık yarım yüzyıldır felsefe sahnesinde kendisine oldukça mühim bir yer edinmiştir. Bununla beraber bu süreç farklı sebeplerden kaynaklandığı gibi, farklı fikirleri de ortaya çıkarmıştır. Bu fikirlerden bir kısmı geleneksel epistemolojinin alanını sosyal epistemoloji ile genişletme çabasındayken ve geleneksel epistemolojinin temel ilkelerine bağlıyken; bir kısmı ise geleneksel epistemolojiden ve onun temel ilkelerinden vazgeçilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Bu çalışmada birinci yaklaşımın örneği olarak Alvin I. Goldman'ın görüşlerine değinilirken, ikinci yaklaşımın örneği olarak Richard Rorty'nin görüşleri aktarılmaya çalışılmıştır. Hillary Putnam'ın görüşleri semantik yaklaşımın örneği olarak sunulmaya çalışılırken tarihsel bir köken olarak da James ve Dewey çerçevesinde pragmatizmin yaklaşımına değinilmiştir. Gerekçelendirilmiş doğru inanç tanımı üzerinden bilginin bir hakikat iddiası olduğu da göz önünde bulundurularak, pragmatizmin inanç ve bilgi ve hakikat yaklaşımları ele alınmıştır. Bilginin çoğu zaman sosyal süreçlerin bir ürünü olarak ele alınması durumunda, bu durumun özellikle Platon'un mağarası ve Bacon'un idoller ile ilgili yaklaşımında nereye oturacağı soruları temel alınmıştır. Bütün bunlarla beraber bilginin çoğunlukla sosyal bir fenomen olarak ele alınması durumunda kişisel özerklik veya kendi olma durumuyla sosyal epistemolojinin olanakları bir soru olarak ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Full Text
Published version (Free)

Talk to us

Join us for a 30 min session where you can share your feedback and ask us any queries you have

Schedule a call