Sultan II. Mehmet Konstantinapol’ü fethettiğinde tarihin bilinen en büyük imparatorluğuna son vermiş, yıkılan imparatorluğun üzerine kendi imparatorluğunu inşa etmeyi planlamıştır. Fakat bu imparatorluk ideali çok kültürlü, çok dinli ve çok dilli yeni bir düzeni gerekli kılmıştır. Fatih, bu düzenin başkenti yaklaşık yüzyıl boyunca düşmanın da başkentliğini yapan Konstantinapol olsun ister. Bu bahsi geçen ideallerini hayata geçirmeye çalıştığı sırada Osmanlı toplumundan sayısız muhalefete maruz kalır. Bunların temelinde kendi atalarının düzenini terk etmek istemeyen, Konstantinapol’e yerleşmekle asimile olmaktan korkan beylerin korkuları yatar. Sayısız şeytanlıkların, İslam düşmanlığının kaynağı olan bu şehre yerleşim Fatih’in idealleri ve beylerinin tutuculuğunun bir nevi çatışma alanına dönüşür. Bu dönem aynı zamanda tüm dünyanın emsalsiz yeniliklere şahit olmasıyla kıyamet gününün yaklaştığına dair gelenekten ve dini anlatılardan beslenen yorumları da doğurmuştur. Bu çalışmada 15. Yüzyılının sonunda üretildiği tahmin edilen anonim bir İstanbul tarihi eseri olan ‘Fi Beyan-ı Tarih-i Konstantiniyye min Evvela ila Ahire’ incelenmiştir. Anlatının efsanevi yapısı ve dolaylı benzetmeleri sebebiyle, eserin bahsi geçen imparatorluk idealine karşı duruşu ve kıyamet gününün yaklaştığı inancı üzerinden incelemesi yapılmıştır.