Farsça, Osmanlı eğitim sisteminde XV. yüzyıldan başlayarak XX. yüzyılın ikinci çeyreğine kadar ders olarak okutulmuş bir dildir. XV. yüzyılın başlarından itibaren Farsça, tasavvufi düşüncenin gelişimi ve Mesnevî ’nin anlaşılması amacıyla tekkelerde de ders olarak okutulmuştur. Abdullah Salâhaddîn-i Uşşâkî adıyla da tanınan ve Uşşâkiyye tarikatının üçüncü piri olarak bilinen Salâhî, XVIII. yüzyılda Osmanlılar devrinde yaşamış Halvetî-Uşşâkî şeyhlerindendir. Hem Arapçaya hem de Farsçaya hakimiyeti olan âlim, şair ve şarih bir zattır. Salâhî’nin eski kaynaklarda toplamda bugünkünden daha çok eserinin olduğu söylense de günümüzde 12 adet telif eser, 11 adet şerh ve 8 adet tercümesiyle toplamda 31 adet eserinin olduğu bilinmektedir. Osmanlı Türkçesiyle yazılan Mecma-i fenn-i zerâfet , Salâhî’nin Farsça gramer konusunda kaleme aldığı telif eserlerinden biridir. Eser, erken dönemlerde sözlüklerde açıklanan gramer konularının düzenlenerek bir kitapta toplanması ve Arapça yazılan Farsça gramerlerin de anlaşılmasındaki zorluğun giderilmesi amacıyla Osmanlı Türkçesiyle yazılmıştır. Mecma-i fenn-i zerâfet adlı eserde müellifin istifade ettiğini söylediği kaynaklar, kütüphanelerdeki kataloglarda farklı adlarla kaydedilmiş ve eserlerle ilgili bilgiler eksik verilmiştir. Bu makalede, Farsçanın tarihi seyri konusunda kısa bir bilgiden sonra hem Salâhî’nin Mecma-i fenn-i zerâfet adlı eser hem de istifade ettiğini söylediği Kavâid-i Fürs ile Mefâtîh-i deriyye adlı eserlerle ilgili bilgiler verilmiş ve Mecma-i fenn-i zerâfet adlı eser tanıtılmıştır.