Gayr-i müslimler, Müslüman yönetimle ilişkileri bağlamında genel olarak üç sınıfa ayrılmaktadırlar: Müslümanların savaş durumunda olduğu bir devletin vatandaşı durumundaki gayr-i müslimler, başka bir devletin vatandaşı olmakla birlikte, emân yoluyla bir süreliğine İslâm toplumunda bulunan gayr-i müslimler, Müslüman bir devletin vatandaşı olarak yaşayan ve zimmî olarak adlandırılan gayr-i müslimler. Hz. Peygamber ve Hulefâ-yi Râşidîn dönemindeki uygulamalar istikametinde gayr-i müslimlerle ilişkiler hususunda ortaya çıkan ilkeyi, İslâm’ın yüceliği ve dünya barışı şeklinde özetlemek mümkündür. Buna göre Müslüman bir yönetimin toplumsal ilişkilerde takip edeceği yöntem, İslâm’ın saygınlığından ödün vermemekle, dünyada barış ve huzurun sağlanmasına yönelik faaliyetleri dengeli şekilde yürütmek olmalıdır. Nitekim Hz. Peygamber, ibadet alanında Hıristiyanların özgürlüğüne dikkat etmekle birlikte onların, İslâmî ilkelere aykırı ve sosyal düzeni bozmaya yönelik faaliyetler yürütmelerine tolerans göstermemiştir. Hulefâ-yi Râşidîn de Hz. Peygamber’in uygulamalarına sıkı sıkıya bağlı kalmıştır. Emevîler dönemi, zimmîlerle ilişkiler anlamında bir kırılma noktası olmuştur. Zira Hz. Ali’ye karşı giriştiği hilafet mücadelesinin ardından gelişen süreçte meşruiyet ve toplumsal destek noktasında büyük sorun yaşayan Emevî idaresi, muhalefet karşısında destek sadedinde Hıristiyan unsurlardan da istifade etme yoluna gitmiştir. Ancak İslâmî ilkelerde hassasiyet gösteren Ömer b. Abdülazîz’i bundan hariç tutmak gerekmektedir. Genel itibariyle Emevîler döneminde İslâm toplumunda zimmî statüsünde yaşayan gayr-i müslimler hayatın birçok alanında olduğu gibi edebiyat alanında da önemli bir varlık göstermişlerdir. Emevîler dönemi şairleri, orijin olarak Arap kabilelerine mensupturlar. Bunlar arasında özellikle Hıristiyan-Arap şairlerin siyaset alanında daha etkin oldukları ve Emevî hanedanının propaganda görevlisi gibi çalıştıkları görülmektedir. Emevî dönemi şiiri ağırlıklı olarak, asabiyete dayalı hizip siyaseti üzerine olmuştur. Bu bağlamda siyasî şiir, Emevî hanedanı aleyhtarı olan grupların şairleri ile rakipleri arasındaki çekişmeleri ifade etmektedir. Emevîler, baskı sistemi yürüttüklerinden dolayı kendilerini öven Hıristiyan şairlerin propagandalarına ihtiyaç duymuşlar ve onları gözetmişlerdir. Dolayısıyla Emevî halifeleri, muhalif kesimleri kendilerine meylettirmek ve bazen de kendi adlarına onlara cevap verdirtmek için şairlere aşırı değer vermişler ve ikramda bulunmuşlardır. Hıristiyan şairler her zaman siyasî amaçlı şiir söylememekteydi. Zira menfaat ve makam hırsı da şiir söyleme gerekçelerinden biriydi. Hıristiyan şairlerden üçüncü bir grup ise sadece duygularını ifade etmek amacıyla şiir söylemiştir. Onların şiirlerinin teması genellikle içki olmuştur. Emevîler döneminde farklı kabilelere mensup Hıristiyan şairler bulunmakla birlikte Benî Tağlib kabilesinin bu hususta ön planda olduğu dikkat çekmektedir. Zira Hıristiyan şairlerin çoğunluğu bu kabileye mensuptur. Benî Tağlib kabilesinin ve Emevîler’in en meşhur şairi Ahtal’dır. Ahtal, Emevîlerin resmî devlet şairidir. Benî Tağlib kabilesine mensup önde gelen diğer şairler ise Aʻşâ Tağlibî ve Şemʻal et-Tağlibî’dir. Ayrıca Emevîler döneminin diğer kabilelere mensup Hıristiyan şairleri arasında; Ebû Zübeyd et-Taî, Ebû Kâbûs, Huneyn el-Hîrî, Ebû Kâbûs, el-Kâsım b. et-Tavîl el-İbâdî ve Cevvâs b. Kaʻtal gibi isimler de bulunmaktadır. Emevîler dönemindeki Hıristiyan olup olmadığı konusunda tereddüt edilen şairler de bulunmaktadır. Bu şairlerin önde gelenleri ise; Mûsâ b. Câbir, Kutâmî, Kâʻb b. Cuayl, Nâbiğa Benî Şeybân, Accâc b. Ruʻbe, Üdeyl b. el-Ferh ve Hüdbe b. el-Haşram’dır. Ancak bu şairlerin genellikle önceleri Hıristiyan iken sonradan Müslüman oldukları kanaati ağır basmaktadır. Sonuç itibariyle; Emevîler dönemindeki Hıristiyan şairleri, maksatları bakımından üç grupta özetlemek mümkündür: Emevî hanedanının menfaatleri doğrultusunda siyasî temalı şiirler söyleyerek onların propagandasını yapanlar, şahsî menfaatler elde etmek amacıyla Emevî hanedanının hoşnutluğunu elde etmek için şiir söyleyenler, edebî zevk olarak yalnızca hislerini ifade etmek gayesiyle şiir söyleyenler.
Read full abstract