Makedonyalı Büyük İskender’in, günümüz Filistin, İsrail ve Ürdün topraklarının bir kısmından ibaret olan Yahudiye’yi MÖ 332 yılında fethetmesiyle bölge Yahudileri, Helenistik hâkimiyetin altına girmiştir. Büyük İskender’in ölümünün ardındansa geride bıraktığı devasa imparatorluk üzerinde generalleri birbiriyle mücadele etmeye başlamış ve nihayetinde çeşitli Helenistik krallıklar kurulmuştur. Yahudiye, MÖ 301 yılında bahsi geçen Helenistik devletlerden Ptolemaios Devleti hâkimiyeti altında kalmışsa da devam eden mücadeleler kapsamında MÖ 200 yılında bir diğer Helenistik Devlet olan Seleukoslara tabi hâle gelmiştir. Seleukos hâkimiyetinin başlangıcı itibariyle dinî ve idari anlamda nispeten rahat bir ortama sahip olan Yahudi ahali, ilerleyen dönemde özellikle dinî ve idari bazı yaptırımlara maruz kalacaktır. Bahse konu yaptırımlar sebebiyle bölgede Modeinli Mattathias ve beş oğlu önderliğinde literatürde Makkabi İsyanı olarak bilinen isyan hareketi başlamıştır. Hareketi yürüten aile Haşmonayim Ailesi veya Makkabiler olarak bilinmektedir. Haşmonayim adı, ailenin kaynaklarda varlığı tespit edilebilen büyük atasından ötürü kullanılmaktadır. Makkabi adı ise esasen, Mattathias’ın oğlu Ioudas Makkabaios’un epitheti olup, onun gösterdiği başarılar sebebiyle hem isyanı hem de aileyi anmak için kullanılır hâle gelmiştir. Haşmonayim veya Makkabiler olarak bilinen aile ilk olarak MÖ 167 yılında, Seleukos idaresi altında bulunan Yahudilerin dönemin kralı IV. Antiokhos Epiphanes’in dinî dayatmalarına karşı Mattathias tarafından başlatılan isyan hareketiyle tarih sahnesine çıkmıştır. Mattathias’ın ölümünün ardından hareket, geride kalan beş oğlu ve sonrasında ise torunları tarafından devam ettirilmiştir. Başlangıç itibariyle yerel bir isyan hüviyetinde olan hareket, zaman içerisinde ailenin bir hanedanlığa dönüşmesine yol açmıştır. Hanedanlık olarak mücadelesini sürdüren Haşmonayim Ailesi, Seleukoslar karşısında çeşitli vesilelerle elde ettikleri kazanımlarla önce vassal bir yapıya ve nihayetinde ise bağımsız bir siyasi yapıya sahip olmuştur. Aile hakkında birincil kaynak niteliğindeki bilgiler genel itibariyle apokrif Makabeler Kitapları ile Yahudi tarihçi Flavius Iosephus’un eserlerinden edinilmektedir. Mevcut bilgiler doğrultusunda MÖ 167 ile MÖ 63 yılları aralığını kapsayan ailenin faaliyet dönemi üzerine özellikle yabancı literatürde, ailenin ve hareketin siyasi tarihi ile dinler tarihi özellikle Yahudilik açısından önemi ve etkileri hususunda çeşitli incelemeler yapılmıştır. Ancak ailenin faaliyetlerini yürütürken benimsediği hareket motivasyonu ile meşruiyet kazandıkları dayanak noktaları üzerine pek fazla çalışma bulunmamaktadır. Hâlbuki ailenin tarihi seyri takip edilirken sahip oldukları hareket ideolojisinin, mücadele gerekçelerinin ve meşruiyet dayanaklarının süreklilik arz edecek şekilde değişiklik gösterdiği ve güncellendiği dikkat çekmektedir. Bu çalışmada, Haşmonayim Hanedanlığının siyasi tarihi ve bir din olarak Yahudiliğe ifade ettiği anlamdan ziyade, ailenin tarih sahnesine çıkışından sahip oldukları bağımsız devletin yıkılışına kadar geçen süre içerisindeki ideolojisi, meşruiyet dayanakları ve bahse konu ögeler üzerinde meydana gelen değişiklikler sebepleriyle beraber incelenmeye çalışılmıştır. İncelemeler neticesinde meydana gelen değişimlerin özellikle ailenin hareket kapsamında edindiği kazanımlara ve mevcut siyasi konjonktüre göre gerçekleştiği belirlenmiştir. Ailenin hareket ideolojisi üzerinde gerçekleşen değişimler belli hadiseler neticesinde meydana gelmiştir. Bu yönüyle ailenin hareket motivasyonunu isyan dönemi ideolojisi, hanedanlık dönemi ideolojisi ve devlet dönemi ideolojisi olmak üzere üç kısımda incelemek mümkündür. Hareket henüz isyan dönemindeyken ailenin ideolojisi millilikten oldukça uzaktır ve din temelli bir zeminde bulunmaktadır. Aile hareket meşruiyetini, aynı ideolojisi gibi, bu dönemde dinî dayanaklardan almaktadır. Makkabi İsyanı’nın hedeflerinin başarıya ulaştığı sonraki hanedanlık döneminde ailenin ideolojisi ve meşruiyet zemini büyük bir değişime uğramıştır. Artık ortada dinî bir hedef kalmaması sebebiyle aile milli bir ideolojiyle hareket ederek siyasi bağımsızlık hedefleri güder hâle gelmiştir. Siyasi bağımsızlığın tesis edildiği devlet döneminde ise artık siyasi bağımsızlık gibi bir hedef mevcut olmadığı için hanedanlığın bekasını koruma ve kişisel iktidar güdüsüyle hareket edildiği dikkat çekmektedir.