Devrim sonrasi Fransa’sindan yillarca nadasa birakildiktan sonra ekilen bereketli bir tarla gibi cok sayida sair turemisti. Devrim oncesi Fransa’si yani XVIII. Yuzyil bir felsefe yuzyili idi. Bu donemde Fransa, bir filozoflar ulkesiydi. Rousseau’lar, Voltaire’ler, Saint Simon’lar, Diderot’lar, Buffon’lar, D’Alembert’ler bu yuzyilda yasamisti ve Fransiz felsefesinin en gosterisli, en gorkemli ve en etkili donemi bu donem idi. Bu felsefe yuzyili, butun dunyayi etkileyecek olan Buyuk Fransiz Devrimini hazirlamistir. Fransiz felsefesinin 18. Yuzyilda yasadigi bu gorkemi, sonraki yuzyilda yani XIX. Yuzyilda Fransiz siiri yasamistir. Oyle ki Fransiz siirinin en doruk noktalara ulastigi bu donem, asilamamis ve siir tarihinde asilamaz buyuklukte bir sira daglar zinciri olarak kalmistir. Bu donem sairleri, bazilari ortak dusunce ve sanat topluluklari halinde, bazilari da tamamen kendine ozgu sesiyle edebi siirlere imza atmislardir. Fransiz siirinin bu en verimli donemi, iki buyuk edebiyat akimi olan romantizmin ve sembolizmin de hazirlayicisi olmustur. Lamartine, Victor Hugo, Vigny, Baudelaire, Nerval, Gautier, Verlaine ve Mallarme bu donemin sairleridir. Bu sairlerin her biri, unutulmaz siirler kaleme almislardir. Onlarin siirleri, her zaman siir okuyucularinin gozunde degerini ve tazeligini hep korumustur. Lamartine’in bir “Gol” siiri, Hugo’nun Kizi Leopoldine icin yazdigi “Yarin Şafaktan Itibaren” siiri, Vigny’nin “Kurdun Olumu”, Baudelaire’in “Coklukta Birlik”, “Albatros”u, Verlaine’in “Bag Bozumu”, Mallarme’nin “Deniz Meltemi” siirleri okuyucularin nezdinde hep degerlerini ve tazeliklerini korumuslardir. Butun bu zirvelerin arasindan yukselen, digerleri kadar yuksek olmasa da hepsinden daha gercekci ve zamanin sesi olan bir yazar daha vardir ki, o da Alfred de Musset’dir. Alfred de Musset, butun gel-gitleri, asklari, kavgalari, huzunleri, izdiraplari ve hayal kirikliklari ile caginin aynasi olmustur. Eserleriyle cagini yansitmaya calismistir. Musset, bir huzun sairidir. Huzun (Tristesse) adli siirinde hayal kirikliklarini, vicdan azabini ve izdiraplarini kisa ve ozlu bir sekilde tasvir etmistir. Caginin sesi olan Musset, kirk yedi yillik hayatina cok sayida siir ve tiyatro yapiti sigdirmayi basarmistir. Butun bu yazdigi siirler ve tiyatro yapitlarinin yani sira makalemizin konusunu olusturan bir de roman kaleme almistir: Bir Zamane Cocugunun Itiraflari. Bu roman, edebi anlamda cok buyuk bir deger ifade etmese bile, hem Musset’nin kendi hayatina isik tutmasi, hem de butun yonleriyle donemini yansitmasi bakimindan bircok eseri geride birakan bir oneme sahiptir. Alfred de Musset, Bir Zamane Cocugunun Itiraflari’ni cok genc yasta George Sand’la yasadigi firtinali askin ve birlikte yaptiklari Italya seyahatinin ardindan yazmistir. Bu roman, sadece bir ask hikâyesi anlatmakla kalmaz, yazarin yasadigi doneme de isik tutar. Musset’in hastaligi sirasinda George Sand, onu Italyan doktoru Pagello ile aldatir. Romantik ruha sahip olan Musset, icin bu buyuk bir yikim olur. Bu ask, Musset’nin hayatinda surekli etkisini surdurur. Onu kara sevdali bir hale sokar. Bu ask romani, isminin de vurguladigi gibi ayni zamanda bir donemin belgeselidir. Romanda gercek hayatla ortusen dort ana karakter vardir: Octave, Brigette Pierson, Desgenais ve Smith. Bu roman, otobiyografik bir romandir ve anlattigi Octave’in yani Musset’nin hikâyesidir. Octave, Musset’yi Brigette Sand’i, Desgenais ise Musset’nin en yakin ve samimi arkadasi Alfred Tattet’ye ve Smith’de Italyan Doktor Pagello’ya cagristirir. Roman, bir aldatmayla baslar ve yine bir aldatmayla son bulur. Bir Zamane Cocugunun Itiraflari’nda kahramanlarin nezdinde romantizm-realizm kavgasi gorulur. Rousseau’dan ve Madame de Stael’den beri sure gelen Chateaubriand ve Lamartine’le saglam temeller uzerine oturan romantizm karsisinda klasizm yenilmistir. Fransiz realizminin yukselebilecegi yuksek zirveleri mujdeleyen Stendhal’in Kirmizi ve Siyah’i basildiginda yil, 1830’dur ve hemen ardindan dort yil sonra Fransiz gercekciliginin en buyuk ustadi Balzac’in Goriot Baba’si piyasaya cikar. Bir Zamane Cocugunun Itiraflari, romantizmin realizm karsisinda surekli kan kaybettigi boyle bir ortamda yazilmistir. Dogal olarak bu iki akim arasindaki kavga da kitaba oldugu gibi yansimistir. Bu kavga, romanin ana karakterleri Desgenais ve Octave uzerinden yurutulur. Desgenais, eksiksiz bir gercekcidir, Octave ise iflah olmaz bir romantiktir. Bir Zamane Cocugunun Itiraflari’nda donemin sosyal gercekligi ve din anlayisina isik tutar. Butun yonleriyle bir zamane cocugu olan Musset, donemini eksiksiz bir sekilde gozlemler ve caginin en samimi sesi olur. Anlattigi kendi hikâyesidir, fakat ayni zamanda doneminin iztirabini seslendirir. Musset, devrim sonrasi Fransasi’nda aklin yani aydinlanmanin her seyi avutmaya gucu yetmedigi aci gercegini ilk fark edenlerden biridir. Bunun icin Voltaire’i hic sevmez. Ona gore Voltaire ve benzerleri devrim oncesi Fransa’sina aittirler. Voltaire kusagi, sonrakilerine oyle bir inanc karmasasi armagan etmistiler ki, artik ne kiliseye gidiyorlar ne de Isa’ya iman ediyorlar. Bir dinleri varsa da bu din, sekilsiz ve ibadetsiz bir dindir ve tanri da belirsizdir. Onun icin Musset, kendini onceki asrin yazilariyla zehirlenmis hisseder. Artik inanmamak bir ovunc kaynagi olmaktan cikmis, herkesin kurtulmak isteyip kurtulamadigi bir lanet haline donusmustur. Donemin butun buyukleri, Musset’nin agzinda somutlasan bu gercekligin magdurudur. Musset, kendi yasayamadigi dinsel kurtulusu kahramani Octave’a yasatmaktan kacinmaz. Dinsel aydinlanmayi ancak romanin sonunda Octave uzerinden gerceklestirebilir ve butun o gururlari tanriya olan inanclarini orten, dinsiz olduklarini tahayyul eden eski yeni herkes icin af diler.