Pragmatizmin öncü filozoflarından olan John Dewey, genel olarak felsefesinde insanın karşılaştığı problemlere çözümler sunmaya çalışmıştır. Bu çözümlerinde onun düalizme karşı olduğu, insanın çevresiyle uyumuna ehemmiyet verdiği ve insan deneyimini merkeze aldığı görülmektedir. Felsefesinin bu temel özellikleri başta eğitim felsefesi olmak üzere onun din ve ahlaka ilişkin fikirlerinde de öne çıkmaktadır. Dewey’in eğitim felsefesi, deneyime dayalı ilerlemeci bir karakter taşımaktadır. Literatürde Dewey’in eğitim felsefesiyle ilgili çok sayıda araştırma olmasına rağmen onun din ve ahlak eğitimine yönelik yaklaşımını ortaya koyan ikincil bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu makalenin amacı, Dewey’in eserlerinden yola çıkarak onun din ve ahlak eğitimine ilişkin yaklaşımını ortaya koymaktır. Bu amaca bağlı olarak bu araştırmanın sorusu şöyle belirlenmiştir: Dewey’e göre din ve ahlak eğitimi nasıl olmalıdır? Dewey’in din anlayışına bakıldığında, onun düşüncesinde din özel doğruluk iddiaları nedeniyle dogmatik bir alan olarak görülebileceği gibi insana sunduğu açıklıklar nedeniyle bir imkânlar alanı olarak da görülebilir. Bu bağlamda Dewey’in, kurumsallaşmış dinleri eleştirmekle birlikte dini insanın doğal bir eğilimi ve mahrem bir alanı olarak gördüğü anlaşılmaktadır. Buna bağlı olarak da onun, dinin, okullarda bilimsel bir anlayışla ve resmi bir şekilde öğretilmesine sıcak bakmadığı söylenebilir. Bunun nedenleri olarak şunlar sıralanabilir: 1. Herhangi bir dini, okullarda kanıta dayalı bilimsel bir yöntemle ele almanın onun doğasına aykırı olması. 2. Çok kültürlü toplumlarda öğretmek için hangi dinin nasıl seçileceği problemi. 3. Okullarda öğretmek için birden fazla din seçilse bile dinlerin kendilerine mahsus doğruluk iddialarının sosyal bütünlüğe zarar verebilme ihtimali. Görüldüğü gibi Dewey, örgün din eğitimine karşı mesafeli bir yaklaşım sergilese de genel olarak çocukların ve gençlerin din eğitimi almalarına karşı değildir. Bu, onun çocukların ve gençlerin gelişimlerine uygun bir din eğitimi almaları için disiplinler arası bir iş birliğine ihtiyaç olduğunu belirtmesinden anlaşılmaktadır. Dewey’in ahlak anlayışı incelendiğinde, onun düşüncesinde ahlaki eyleme yön veren soyut evrensel bir ilkeye yer verilmediği görülmektedir. Ona göre ahlaki eylemin doğasında belirsizlik ve çatışma vardır. Bunun nedeni ise ahlaki bir eylemde bulunurken çok sayıda farklı kaynaktan gelen etkilerin iç içe girmesidir. Kişi ahlaki bir eylem sırasında, bireysel ve sosyal amaçları dikkate alma, hak ve sorumlulukları gözetme, eylemin sonuçlarını hesap etme ve ahlaki ilkeleri deneyimde doğrulamaya tabi tutma gibi birçok hususu göz önünde bulundurmak durumundadır. Bu süreçlerde akıl ve deneyim iş birliği hâlindedir. Aklın aktif olduğu bir deneyim, ahlaki yaşamın bir rehberidir. Dewey’in bu ahlak anlayışı, ahlak eğitimine ilişkin bakışına da yansımaktadır. Ona göre okullarda, insanın doğasını ve deneyimlerini görmezden gelerek ahlaki ilkeleri teorik bir şekilde öğretmeye çalışmak doğru değildir. Zira ahlak bilgisi, insanı iyi ve karakterli yapmaz, insan ancak deneyimleri aracılığıyla iyiliğe ulaşabilir. O hâlde okullarda ahlak eğitimi verilirken, bu eğitimin insanın doğasına, deneyimlerine ve sosyal yaşamına uygun olmasına dikkat edilmelidir. Dewey’in din ve ahlak eğitimine ilişkin yaklaşımı birlikte değerlendirildiğinde kimi noktalarda benzerlik, kimi noktalarda da farklılık arz ettiği görülmektedir. Benzer noktalardan başlamak gerekirse, Dewey’in her iki konuya yaklaşımında da mümkün mertebe düalizmden kaçındığı, insanın bireysel ve sosyal uyumuna ehemmiyet verdiği ve deneyim temelli bir eğitimi savunduğu söylenebilir. Buna ek olarak o, hem din hem de ahlak konusunda teorik bilgileri insanlara öğretmenin onları daha dindar veya daha iyi yapmayacağı kanaatindedir. Bunun yerine Dewey, insanın doğasına ve deneyimlerine uygun bir din ve ahlak eğitimini önermektedir. Farklılıklara gelecek olursak, Dewey’in, insanın doğasını ve deneyimlerini dikkate alan bir ahlak eğitiminin okullarda bütün bir eğitimle birlikte verilmesinden yana olduğu ancak dinin okullarda öğretilmesine sıcak bakmadığı anlaşılmaktadır. Son olarak bu araştırmada, Dewey’in konuyla ilgili yazılı çalışmaları nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelemesi yoluyla incelenmiş ve toplanan veriler içerik analizi ile yorumlanmıştır.
Read full abstract