Abstract

Todd Philips’in yönetmenliğini yaptığı Joker filminde ünlü süperkahraman Batman’in ezeli düşmanı ve karşıtı olarak yaratılan Joker’in her zamanki gibi bir cani olarak değil, geçmiş hayatındaki gerçek kimliği Arthur Fleck üzerinden, yaşadığı yabancılaşmış toplumun ve tekinsiz kent atmosferinin etkisi altında bir anti-kahraman olarak tasarlandığı görülür. Dünya çapında 1 milyar dolar hasılatı geçen filmin popülaritesinin temelinde, kitlelerin Joker’i bir anti-kahraman olarak benimseyip performansını kendileriyle özdeşleştirebilmeleri bulunur. Filmdeki başkişinin hikâyesi, klasik kahraman anlatılarından farklıdır. Tarihin her döneminde kahraman anlatıları mevcut olmuş, ancak anlatılarda çoğu zaman tıpkı Batman ve Joker arasında olduğu gibi kahramanın kötülüğe ya da cani bir karaktere karşı olan mücadelesi genellikle iyi-kötü ekseninde olmak üzere zıt ikilikler düzleminde ele alınmıştır. Bürokratik modernitenin çöküşüyle beraber, postmodern dönemde kitlelerin kahraman arayışları değişime uğrar. Böylece klasik anlamdaki kahraman, hikayelerdeki başkişi rolünü 21. Yüzyılda postmodern çağda kitlelerle daha çok bağ kurabilen anti-kahramana bırakmaya başlamıştır. Hakikatin kaybolduğu, iyi ve kötü arasındaki ayrımın aşındığı ve kitle iletişim araçlarının simülasyon olan iletilerinin gerçeğin yerini aldığı postmodern dönemde anti-kahramanların popülerleştiği görülür. Bu çalışmada, Joker filmindeki başkişi Arthur Fleck’in filmdeki Joker personasına dönüşümü modernite – postmodernite eksenindeki toplumsal gelişmelerin hikâye anlatılarındaki ve kahramanın dönüşümündeki rolünü ortaya koyarak incelenecek ve filmdeki imgelerle söylemlerin postmodern perspektiften bir eleştirisi gerçekleştirilecektir.

Full Text
Published version (Free)

Talk to us

Join us for a 30 min session where you can share your feedback and ask us any queries you have

Schedule a call