Abstract

Öz
 Bu çalışmada ilkçağlardan günümüze değin, insanın evrendeki konumunu belirlemek amacıyla ortaya konan evren modellerinin gerçeklik algımızda ne tür değişimlere yol açtığı ele alınmıştır. Bu bağlamda, dünya merkezli evren modeli yerine Güneş merkezli evren modelinin önerilmesi ekseninde ele alınan her bir kuramın insanların gerçeklikle ilgili kavramlarını nasıl değiştirdiği ortaya konmuştur. Bilim tarihindeki bu tür değişimler kimi zaman önyargıların, kimi zaman da dinin etkisinde kalmış ve Galileo’yla birlikte evrendeki değişimlerin özel yasalarla işlediği anlaşılıncaya kadar devam etmiştir. Galileo’nun devrimci fikirleri sayesinde Kilisenin aklına, ölçütüne ve yöntemine başvurulmadan evren hakkında doğru bilgiye fizik ve matematikle ulaşılabileceği tezi öne çıkmıştır. Eğer evren Galileo’nun ifade ettiği biçimde matematiksel yasalarla yönetiliyorsa mekanik bir doğa anlayışı söz konusu demektir. Buna dayanarak Laplace eksiksiz bir dizi yasayı ortaya koymak için “bilimsel belirlenimciliği” savunmuştur. Bu ilke gelecekte nasıl bir evrenin bizi beklediğini ortaya koymayı hedeflese de bunun aksine geleceği kesin olarak bilebileceğimiz görüşüne bir sınır çizen “belirsizlik ilkesi” geliştirilmiştir. Nitekim insanoğlunun varlığı, kozmostaki yerine bağlı olarak evreni gözleyebileceğimiz bazı yasaları dikte ettiği artık bilinen bir husustur. Bu durum akıllı bir yaşamın koşullarını zorunlu kıldığı için insanın kozmostaki yeri kozmik bir değerle ifade edilir. Bu ifade biçimi zayıf antropik ilke bağlamında ele alınarak evrenin neden insanın varoluşuyla uyumluluk gösterdiği açıklanmıştır. İşte bu konunun tartışılmasına yönelik olarak makalede Hawking’in çalışmaları tipik bir örnek olarak ele alınıp değerlendirilmiştir.

Full Text
Published version (Free)

Talk to us

Join us for a 30 min session where you can share your feedback and ask us any queries you have

Schedule a call