Abstract

Hadis/Sünnet malzemesi farklı açılardan çalışmalara konu edilmektedir. Bunların bir veçhesini de kültür odaklı etütler oluşturmaktadır. Teknik hadisçiliği gözetmekle beraber, onun dışında bir noktaya odaklanan bu yaklaşımlar, hadisin içtimaî etkisini irdelemektedir. Bu çalışma, uydurma hadislerdeki mitolojik unsurları mezkûr yöntemle ele almayı amaçlamaktadır. Kur’an ve sahih sünnet/hadis, bu çalışmanın sınırları dışında tutulmuştur. Uydurma hadisler ve mitoloji meselesi ilk bakışta bir kapalılık arz etmekle birlikte, mevzuat kitaplarına bakıldığı zaman kıssacılar ve zındıkların kullandığı anlatı metotlarından birinin esâtîru’l-evvelîn/geçmiş kavimlerin hikâyeleri olduğu görülmektedir. Bu durum ise adı geçen iki grup üzerindeki mitik etkiyi sorgulama ihtiyacı doğurmaktadır. Bunun için makalede, hayvanlar, garip varlıklar ve devlerle alakalı uydurma rivayetler tetkik edilerek mitolojik ögelerle mukayesesi yapılmıştır. Araştırmanın merkezinde yer alan uydurma rivayetler: İbn Kayyım el-Cevziyye’nin (öl. 751/1350) el-Menâru’l-münîf’i; İbn Arrâk el-Kinânî’nin (öl. 963/1556) Tenzîhü’ş-şerî‘ati’l-merfû‘a ‘ani’l-ehâdîsi’ş-şenî‘ati’l-mevzû‘a’sı ve Aliyyü’l-Kârî’nin (ö. 1014/1605) el-Mevzûâtü’s-suğrâ olarak da bilinen el-Masnû‘ fî mâ‘rifeti’l-hadîsi’l-mevzû‘ isimli kitaplardan tespit edilmiştir. Mitolojik unsurların tespiti içinse farklı eserler kullanılmıştır. Makalenin başlangıcında araştırmanın yöntemi beyan edilmiş olup bu kısım benzer araştırmalar için de bir metot önerisi niteliği taşımaktadır. Çalışmada kullanılan metodun özünü, merkeze tevhid inancını ve İslâm’ı koyarak diğer kültürel birikim ve inanışları bu merkezden hareketle değerlendirmek oluşturmaktadır. Zira İslâm, Hz. Âdem’den başlayıp Peygamberler silsilesiyle devam eden bir inanç sisteminin ortak adı olması hasebiyle tüm ideolojik ve fikrî birikimlerden zamansal olarak öncedir. Bu sebeple asıl odur, diğerleri ise ya ona benzeyen ya da onun tahrifiyle oluşan unsurlardır. Hadis-kültür ilişkisi bağlamında vurgulanması gereken hususlardan biri budur. Diğer yandan insanların yaşadığı sosyal çevresi, zamanı, mekânı ve düşünceleri birbirlerinden farklı olsa da fıtratlarındaki mevcut özellikler sebebiyle benzeşen yanlarının olduğu söylenebilir. Bu hakikat, bize kutsalla alakalı anlatılar bağlamında bir fikir vermesi adına kâfidir. Bu durumda uydurma rivayetlerle insan ürünü mitolojiler arasında ortak unsurların bulunması gayet tabiidir. Nitekim yaptığımız araştırmada mevzu hadislerde mitik unsurların olduğu müşahede edilmiştir. Araştırma boyunca birbirlerinden çok farklı coğrafyalarda yaşayan milletlerin mitolojilerinde ve uydurma hadislerde benzeşen ve ayrışan unsurlar görülmüştür. Anlatılar içerisindeki benzeşmeleri insan unsuruyla açıklamak mümkündür. Zira nerede olursa olsun insan zaaf ve kemal yönleriyle benzeşmektedir. Ayrışmaları ise coğrafya ve kültür unsuruyla izah etmek imkân dâhilindedir. Nitekim farklı ortamlarda bulunan insanların farklı yaşayış biçimlerine sahip olacağı, kendi coğrafyalarının merkezinde yer alan varlıkları merkeze alarak bir kültürel birikim oluşturacağı izahtan varestedir. Bu durumda çölde yaşayan bir Arap’ın hayatının merkezinde devenin yer alması ve bu hayvan merkezli inanışlar türetmesi ne kadar doğalsa Antik Yunan gibi denize komşu bir coğrafyanın vatandaşının da deniz varlıklarını merkeze alan inanışlar ve mitler türetmesi oldukça doğaldır. Bu durumda vaddâ‘ların ve uydurdukları rivayetlerin tahlili için yaşadıkları coğrafyayı ve kültürü irdelemek önemli bir husustur. Bunu gerçekleştirmek için de disiplinler arası çalışmalara önem verilmesi gerekmektedir. Binaenaleyh coğrafyacıların eserlerinden hareketle uydurmacıların nispet edildiği kabile ve beldelerin incelemesini yapmak, mevzuat eserlerinde yer alan uydurmaları anlama ve anlamlandırma noktasında önemli bir işleve sahip olacaktır. Tüm bunlardan hareketle şunları söylemek mümkündür: Coğrafyalar ve inançlar başkalaşsa da tarihi bizzat yaşayarak oluşturan insan cinsi her hâlükârda benzerlikler taşımaktadır. Bu sebeple kültürlerarası etkileşim olması, inanış benzerlikleri, korku ve sevince vesile olan durumların birbirini anımsatması tabii bir durumdur. Bunları tetkik etmek insanı ve toplumu anlama ve anlamlandırma noktasında hadis ve kültür araştırmacılarına istifade edilebilir bir malzeme sunmaktadır.

Full Text
Paper version not known

Talk to us

Join us for a 30 min session where you can share your feedback and ask us any queries you have

Schedule a call

Disclaimer: All third-party content on this website/platform is and will remain the property of their respective owners and is provided on "as is" basis without any warranties, express or implied. Use of third-party content does not indicate any affiliation, sponsorship with or endorsement by them. Any references to third-party content is to identify the corresponding services and shall be considered fair use under The CopyrightLaw.