Abstract
Hanefî mezhebinin hem kelâm hem de fıkıh usûlü ile ilgili yazım metodunun istikrar bulduğu H. VIII. asır öncesi dönemde Buhara ve Semerkant’ta, birbirinden farklı mezhep içi ekolleşmelere şahitlik edilmektedir. Özellikle fıkıh ve usûlünde söz sahibi olan Buhara Hanefîliği, fıkıh usûlünde olduğu gibi kelâmda da Mâtürîdi’nin görüşlerine muhalif bir tavır geliştirmiştir. Genel olarak Buhara meşâyihinde gördüğümüz bu eğilimin bir kısım bariz örnekleri, Hanefî fıkıh usûlüne şeklini veren iki önemli usûlcü olan Fahru’l-İslâm el-Pezdevî (ö. 482/1089) ve Şemsü’l-eimme es-Serahsî’ye (ö. 483/1090 [?]) aittir. Onlar fıkıh usûlü tartışmalarında hüsün-kubuh ve tekvîn gibi bazı temel esaslarda İmâm Mâtürîdî’ye (ö. 333/944) muhalif görüşler belirterek mezhebin kelâm sisteminin henüz tam olarak kurumsallaşmadığı bu dönemde kimi zaman Eş‘arîlerle uzlaşan bir noktaya kayabilmiştir. Her ne kadar onların bütünüyle Eş‘ârîliği benimsediğini söylemek mümkün olmasa da Mâtürîdîliğe karşı mesafeli bir çizgide oldukları yadsınamaz bir gerçektir. Kısa bir zaman sonra Mâtürîdî usûlcüler tarafından, Hanefî mezhebi içinde ehl-i hadis/Eş‘ârî çizgiye meyleden usûlcülerin eleştiri konusu yapıldığı bilinmektedir. Mevcut veriler değerlendirildiğinde, zikri geçen iki usûlcünün bu eleştirilerin konusu olmaya uygun bir kelâm-usûl düşüncesine sahip olduklarını söylemek mümkündür. Bu iddianın daha detaylı araştırmalarla teyit edilme ihtimali bulunmakla birlikte mevcut değerlendirmede bu görüşün ispatlanabileceği düşünülmektedir. Zira Buharalı fakihlerin Mâtürîdîliğe karşı çıktıkları konular kelâmın merkezinde yer alan meselelerdir. Konumuz açısından Buharalı usûlcülerin neden Mâtürîdîliğe karşı kimi zaman ilgisiz kimi zaman da muhalif tavır içerisine girdiği sorusu hayati öneme sahiptir. Kanaatimizce sorumuzun cevabının en önemli kısmı Buharalıların ilmî zihniyetlerinde gizlidir. Mâtürîdî-Semerkant usûl geleneği açık bir şekilde fıkıh usûlünü, kelâmın bir dalı olarak tasvir etmiş ve usûl görüşlerini bu doğrultuda geliştirmiştir. Oldukça erken bir dönemde, belki en geç H. IV. asrın başlarında İmâm Mâtürîdî sadece bireysel bir çaba olarak değil aynı zamanda Semerkant meşâyihi adına fıkıhla birlikte kelâmın da verilerini dikkate alan bir usûl yazım metodu benimsemiştir. Onun kelâm merkezli bu usûl yazım metodu H. V. asrın sonundan itibaren yeniden ihya edilmeye çalışılmıştır. Buharalı usûlcüler yaşadıkları asırda muhtemelen Mâtürîdî’nin eserlerine ve görüşlerine vâkıf oldukları halde usûl eserlerinde ona ismen atıf yapmadıkları gibi usûl yazım metodu açısından da çok farklı bir meslek takip etmişlerdir. Usûli görüşlerini kelâmî arka planıyla değil de fürû fıkıhla ilişkilendirerek açıklama yoluna giden bu âlimler, kelâmî meselelere ancak zaruret halinde ve ihtiyaç miktarı değinmeyi daha doğru bulmuşlardır. Bu dönemde Buhara meşâyihinin kelâm ilmine karşı mesafeli tavrına dair nakiller de dikkate alınınca bu durum daha anlaşılır bir hal almaktadır. Böylece tam olarak Mâtürîdî kelâm sistemini benimsemedikleri anlaşılan Buharalılar, bazı usûl konularında Mâtürîdîliğe muhalif ve kimi zaman tepkisel yaklaşımlar sergileyebilmiştir.
Talk to us
Join us for a 30 min session where you can share your feedback and ask us any queries you have
Similar Papers
Disclaimer: All third-party content on this website/platform is and will remain the property of their respective owners and is provided on "as is" basis without any warranties, express or implied. Use of third-party content does not indicate any affiliation, sponsorship with or endorsement by them. Any references to third-party content is to identify the corresponding services and shall be considered fair use under The CopyrightLaw.