Abstract

Kur’ân’da yer alan “el-bâkıyâtu’s-sâlihât”, “bekıyyetullâh” ve “ulû bekıyye” kavramları anlaşılması zor olan ifadeler arasında yer almaktadır. Zira bu kavramlardan özellikle “el-bâkıyâtu’s-sâlihât” ifadesinin neye delâlet ettiğini büyük müfessir Taberî’nin de haklı olarak işaret ettiği üzere dil yoluyla belirlemek kolay bir husus değildir. Bunun temel nedenlerinden biri, ilgili âyetlerde “el-bâkıyâtu’s-sâlihât” olarak tarif edilen amellerin neler olduğunun açıkça zikredilmemesidir. Bir diğeri de bu ifadelerin Mekkî sûrelerde yer almasıdır. Buradan hareketle bazı müfessirler, Mekke dönemini dikkate alarak “el-bâkıyâtu’s-sâlihât” ifadesini tevhidi içerecek şekilde zikir ifadeleriyle tefsir etmişlerdir. Buna karşın diğer bazı müfessirler Mekkî-Medenî ayrımı yapmaksızın bu ifadeyi tüm sâlih amelleri kapsayacak şekilde açıklamışlardır. “el-Bâkıyâtu’s-sâlihât” ifadesi Mekke’de nazil olan Kehf ve Meryem sûrelerinde geçmektedir. Fakat bu iki sıfatın neye delalet ettiğini bağlama bakmadan lafzen tespit etmek pek mümkün gözükmemektedir. Ancak kanaatimizce bağlamdan hareketle bu tabirin anlamını tespit etmek mümkündür. Mekkî sûrelerin genelinde olduğu gibi bu ifadenin yer aldığı iki bağlamda da iman konuları anlatılmaktadır. Müfessirler ilgili bağlamı ve bu konuda vârid olan hadisleri dikkate alarak bu ifadeyi açıklamışlardır. Bu yüzden bu ifadeyi “sübhânellâh”, “elhamdülillâh”, “lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” ve “Allahu ekber” gibi Yüce Allah’a iman etmeyi dile getiren ifadelerle tefsir etmişlerdir. Kanaatimizce risâletin başlangıcı dikkate alındığında bu yorum isabetli görünmektedir. Dolayısıyla bu ifade hakkında yapılan ve bütün ibadetleri içine alan açıklamalar bu kavramın manasını tam olarak yansıtmamaktadır. Zira ibadetlerin büyük bir kısmının Medine’de farz kılındığı bilinen bir husustur. Ayrıca bu kavram hakkında tefsirlerde yer alan “sâliha kız çocukları” ve “kişinin kalbine doğan ameller” gibi anlamlar bu ifadelerin yer aldığı bağlama uygun düşmemektedir. Sonuç olarak Yüce Allah’a iman etmeyi dile getiren “el-bâkıyâtü’s-sâlihât” tabirinin, iman ve buna bağlı olarak ebedî ahiret hayatına delâlet ettiğini söylemek mümkündür. Kur’ân’da “bekıyye” kelimesiyle ilgili olarak kullanılan ifadelerden bir diğeri de “bekıyyetullâh” tabiridir. Müfessirlerin bir kısmı bu ifadeyi ilgili bağlamı dikkate alarak ticaretle ilişkilendirerek açıklamışlardır. Hûd sûresinde anlatıldığı üzere Medyenliler hileli ticaret yaparak insanları kandırmayı âdet haline getirmişlerdi. Haram yolla elde ettikleri servet ve makamın kendilerini ebedî yaşatacağını düşünüyorlardı. Ancak “bekıyyetullâh” tabiri Yüce Allah’ın mü’minlere ahirette vereceği mükâfatın kâfir Medyenlilerin hileli yollarla elde ettikleri geçici dünya nimetlerinden çok daha değerli olduğunu göstermektedir. Buna göre bu tabir, inanarak helal yollarla elde edilen ticaretin getirisinin ebedî cennet olduğunu anlatmaktadır. Dolayısıyla bağlamı dikkate alarak bu ifadenin “Allah’ın rızası gözetilerek elde edilen helal rızık” manasına geldiğini söylemek mümkündür. Kur’ân’da “bekıyye” kelimesiyle ilgili olarak kullanılan bir diğer ifade “ulû bekıyye” tabiridir. Müfessirler, bu tabire farklı manalar vermişlerdir. Bu manalardan ilgili bağlam dikkate alındığında Yüce Allah’a samimi olarak iman etmeyi dile getirenlerin daha isabetli olduğunu söylemek mümkündür. Buna göre bu tabiri “Yüce Allah’a iman eden erdem sahibi kişiler” şeklinde anlamlandırmak mümkündür. Zira dünya üzerinde işlenen kötülükleri sadece Yüce Allah’a samimi olarak inanan mü’minler ortadan kaldırabilir.Son olarak müfessirler, Bakara sûresinin 248. âyetindeki “bekıyye” kelimesiyle ilgili olarak da farklı yorumlar yapmışlardır. Ancak ilgili bağlam dikkate alındığında bu âyetteki “bekıyye” kelimesinin “Tevrat’a” işaret ettiğini söylemek mümkündür. Zira bu âyetteki “bekıyye” Hz. Mûsâ ve Hz. Hârûn’dan gelen bir nesneye işaret etmektedir. Ayrıca Bakara 248’deki “bekıyye” kelimesinin tekil olması dikkate alındığında bunun bazı eşyalardan ziyade tek bir nesneye yani Tevrat’a işaret etmesi daha makul gözükmektedir. Bu makalede öncelikle bu ifadelerin geçtiği âyetler ve ilgili bağlamlar incelenmiştir. Ardından ilgili hadisler ışığında bu ifadeler anlamlandırılmaya çalışılmış ve bazı Kur’an tercümelerinden örnekler verilmiştir.

Full Text
Published version (Free)

Talk to us

Join us for a 30 min session where you can share your feedback and ask us any queries you have

Schedule a call