Abstract

Bu çalışmanın odak noktası insanların topluluk halinde yaşadıkları ve birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılamak için yardımlaşmayı bir sorumluluk olarak gördükleri modern öncesi dönemden kapitalist piyasa sisteminin yol açtığı bireyselleşen günümüz modern dünyasına doğru yaşanan dönüşümün, ibadetlerin yerine getirilmesindeki etkilerini modern dönemde ortaya çıkan bazı kurumlar üzerinden incelemektir. Bu çalışma ilk olarak zekât verme ve kurban kesme gibi dini ibadetlerin kurumlar üzerinden yapılmasına olanak sağlayan vekil-gömülülük yapısının toplumda nasıl bir dönüşüme yol açtığını dört başlık altında İslam ekonomisi açısından analiz edecektir: (1) Müslümanların akraba ve komşularıyla olan ilişkilerinin zayıflaması; (2) farklı amaçlara matuf ibadetlerin ortak paydada eşitlenmesi; (3) ibadeti bizzat yerine getirme tecrübesinden mahrum kalma sebebiyle toplumsal farkındalığın oluşamaması ve (4) üretken olma kapasitesine sahip kişilerin, üretken olmayan kişilere nazaran zekât veya diğer yardımları alma noktasında öncelenmesi. Zekât ve kurban gibi ibadetler servet sahibi Müslümanların ihtiyaç sahibi olan kişilere maddi yardımda bulunmalarına vesile olan ibadetlerdendir. Bu ibadetlerin gerçekleşmesi neticesinde maddi kaynakların ihtiyaç sahiplerine modern kurumlar aracılığıyla transferi ibadetlerin yerine getirilmesini sağlasa da bu transferin hangi ilke ve hedefler doğrultusunda gerçekleştirildiği önemlidir. Düşük işlem maliyeti ve verimlilik gibi kapitalist ilkeler doğrultusunda zekât ve kurban toplama ve dağıtma faaliyetleri yapan kurumların bu ilkeleri takip etmesi sebebiyle modern öncesi döneme nispeten bu ibadetlerin yerine getiriliş şeklinde önemli dönüşümler gözlemlenmektedir. İlk olarak kurban ve zekat ibadetlerinde bir Müslümandan içinde bulunduğu sosyal ortama dair farkındalığının olması, ihtiyaç sahiplerinden haberdar olması ve bu bilinç içerisinde toplumsal ilişkilerini sürdürmesi beklenmektedir. Zekât ve kurban gibi ibadetler başta olmak üzere bireysel ilişkiler düzeyinde gerçekleştirilen her türlü sadaka ve maddi yardım bu farkındalığın sürmesini sağlamaktadır. Müslümanlar eğer bu ibadet ve yardım faaliyetlerini kurumlar vesilesiyle gerçekleştirirse kişinin çevresine dair farkındalığı zayıflayacaktır. İkinci bir dönüşüm ise bu ibadetlerin kurumlar üzerinden hepsinin ortak payı olabilecek para ödemesi ortak paydasında eşitlenerek birbirinden farksız hale getirilmesidir. Bu durum da ibadetlerin maddi düzeyde eşitlenmesine yol açmakta ve -ibadetleri yerine getiren Müslümanlar açısından- farklılıkların görünür olmamasına yol açmaktadır. Üçüncü bir dönüşüm ise ibadetlerin vekalet sistemi üzerinden kurumlar aracılığı ile gerçekleştirilmesinin Müslümanların bizzat ibadeti yerine getirme tecrübesinden mahrum kalmasına yol açmasıdır. Verimli ve düşük maliyetli bir şekilde kurumlar aracılığı ile bu ibadetler yerine getirilirken Müslümanların üzerine düşen sadece gerekli ödemenin banka üzerinden yapılmasıdır. İbadetin yerine getirilmesi esnasında gerçekleşmesi beklenen manevi katkılar bu durumda azalmaktadır. Son olarak bazı kurumların yeniden dağıtım sürecinin yanı sıra alıcıların kim olacağına karar verirken de kapitalist ilke ve hedeflerden yola çıktığını görmekteyiz. Bu sebeple aldığı yardımlar neticesinde üretici bir faktör haline gelebilecek kişiler diğerlerine öncelenmektedir. Bu karar mekanizmasının arkasında rasyonel bir tercih vardır: Zekât alıcılarının ileride fakir durumdan kurtulup zekât verecek kişilere dönüşerek toplumdaki muhtaç kişilerin sayısının azaltılması hedeflenmektedir. Öte yandan İslami kaynaklar zekât almaya hak edenler arasında böyle bir öncelik gözetmemektedir. Dahası, bu durum kapitalist sistem içerisinde üretici bir faktör olarak yer almayan ancak muhtaç olan kişilerin sürekli ötelenmesine yol açacaktır. Çalışmanın ikinci kısmında ise, huzurevleri örneği üzerinden, bireylerin vakitlerini daha verimli geçirmeleri için bazı sorumluluklarını özel kurumlara transfer edebilmelerine olanak tanıyan vekalet sisteminin bir analizi yapılacaktır. Zekât ve kurban ibadetlerinin kurumlara verilen vekaletler üzerinden yerine getirilmesinin bir başka örneği Müslümanların akrabalarına karşı sorumluluklarını huzurevi gibi kurumlara verilen vekaletler üzerinden yerine getirmeleridir. Böyle bir ihtiyacın ortaya çıkmasının sebebi ise kapitalist sistem içinde beşerî sermaye olarak yer alan insanların üretim sürecinin büyüyerek devam edebilmesi için vaktini kendisini geliştirmek, yeni eğitimler almak ve daha fazla tecrübe edinmek için geçirmesinin vaktini akrabalarıyla ilgilenerek geçirmesine ihtiyaç duymasından kaynaklanmaktadır. Her ne kadar İslam hukuku açısından şekilsel olarak bu tarz bir hizmet akdi geçerli olsa da İslam ahlakının Müslümanların akrabalarıyla arasında tesis edilmesini öngördüğü bağ ve bu bağın korunması açısından değerlendirildiğinde huzurevi gibi kurumlar akrabalara karşı sorumlulukların hizmet bedeli mukabil transferi sebebiyle aile bağlarının metalaşmasına yol açabilmektedir.

Full Text
Published version (Free)

Talk to us

Join us for a 30 min session where you can share your feedback and ask us any queries you have

Schedule a call