Abstract

Kaynaklarda kuruluşu ile ilgili farklı bilgilere rastlanılan ve bulunduğu bölgeye yüzyıllar boyunca dinî, siyasî ve ticarî açıdan başkentlik yapmış bir merkez olan Mekke şehrinin tarihi, genel kanaate göre Hz. İbrahim ile başlamaktadır. Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail tarafından inşa edilen ve yüzyıllarca tevhid inancının simgesi olan Kâbe, hem bulunduğu muhitte bir şehir hayatının ortaya çıkmasına hem de bu şehrin uzun yıllar başta Hicaz bölgesi olmak üzere Arap Yarımadası’na başkentlik yapmasına vesile olmuştur. Zira Kâbe’nin inşası ve hac ibadetinin burada ifa edilmesi şehri öncelikle dinî bir merkez haline getirmiş akabinde de bu avantajı iyi kullanan Mekkeliler bölgede ticarî ve siyasî üstünlüğü ele geçirmişlerdir.
 Hz. Muhammed’in dünyaya geldiği zaman diliminde Mekke, hem Kureyş kabilesine ev sahipliği yapmaya hem de dinî ve ticarî anlamda bir çekim merkezi olma niteliğini sürdürmeye devam etmiştir. Hatta Hz. Muhammed’in doğumunun hemen öncesinde Arap Yarımadası’ndaki konumundan ötürü Yemen valisi Ebrehe’nin saldırısına uğrayan şehir, herhangi bir kayıp vermeden bu saldırıyı atlatmış ve bunun neticesinde hem Kureyş’in hem de Mekke’nin Araplar nezdindeki saygınlığı daha da artmıştır. Hz. Muhammed’in doğduğu sıralarda dinî ve ticarî açıdan tarihinin en ihtişamlı dönemlerinden birini yaşayan Mekke, onun peygamber olarak vazifelendirilmesiyle birlikte kendini yeni bir mücadelenin içinde bulmuştur. Sonunda Müslümanların hicretiyle neticelenecek bu mücadelenin ilk safhası, şehrin hicretten kısa bir süre sonra Müslümanlar tarafından fethedilmesiyle başka bir şekle dönüşmüştür.
 Mekke, Müslümanların Medine’ye hicret edip orada yeni bir devletin temellerini atmalarıyla ilk büyük siyasî darbeyi almış, akabinde Kureyş’in Müslümanlarla mücadeleye girişip sonunda şehirlerini kaybetmeleri neticesinde, bölgedeki siyasî ve ticarî gücünü günden güne yitirmeye başlamıştır. Hatta Hz. Peygamber’in şehri fethettikten sonra buraya yerleşmeyip bir vali atayarak tekrar Medine’ye dönmesi, Mekke’nin başkentlik özelliğini de kaybetmesine neden olmuştur. Fethinden sonra Hz. Peygamber ve Râşid Halifeler tarafından atanan valiler eliyle yönetilen Mekke, Emevîler döneminde genel olarak Tâif ile birlikte Ümeyyeoğulları’na mensup Medine valileri tarafından idare edilmiş, pek çok sıkıntı ve iç karışıklığa ev sahipliği yapmış ve bu süreçte hem şehirde yaşayan halk hem de başta Kâbe olmak üzere birçok yapı zarar görmüştür.
 Emevîler’e yönelik düzenlemiş oldukları ihtilal neticesinde iktidara gelen Abbâsîler döneminde ise Mekke, bilhassa Hz. Ali evladı ve taraftarlarının önayak olduğu muhalif hareketlerin merkezlerinden biri ve yeni kurulan devletlerin hâkimiyet mücadelesi alanı haline gelmiştir. Bundan sonraki süreçte bir taraftan Hz. Ali’nin soyundan gelen yöneticiler şehrin yönetimini ellerinde tutmaya çalışırken diğer taraftan da Abbâsîler’in zayıflaması ile birlikte başta Fâtımîler ve Eyyûbîler olmak üzere birçok Şiî ve Sünnî hanedan şehre ve dolayısıyla İslâm dünyasına hâkim olmaya çalışmıştır.
 Bu çalışmada Mekke şehrinin idaresi, dönemin İslâm dünyasında söz sahibi olan devletlerin şehirdeki askerî ve siyasî faaliyetleri üzerinden ortaya konmaya çalışılacaktır. Bu bağlamda ilgili konu, Abbâsîler, Eyyûbîler, Memlükler ve Osmanlılar dönemi olmak üzere dört ana dönemde ve bu dönemlerdeki dönüm noktası olarak kabul edilebilecek hadiseler üzerinden ele alınacaktır. Ele aldığımız konu hakkında farklı türden birçok çalışma olmasına rağmen bu çalışma sayesinde hem ilk elden kaynaklara bağlı kalarak net ve derli toplu bir bilgiye ulaşmaya hem de Müslümanların ortak değeri olarak kabul edilebilecek Mekke şehrinin idaresi hakkında objektif bir bakış açısıyla tarih boyunca hangi Müslüman devletlerin ne tür faaliyetler içerisine girdikleri ve bunun etkileri ortaya konmaya çalışılacaktır.

Talk to us

Join us for a 30 min session where you can share your feedback and ask us any queries you have

Schedule a call

Disclaimer: All third-party content on this website/platform is and will remain the property of their respective owners and is provided on "as is" basis without any warranties, express or implied. Use of third-party content does not indicate any affiliation, sponsorship with or endorsement by them. Any references to third-party content is to identify the corresponding services and shall be considered fair use under The CopyrightLaw.