Abstract

Mekân, kültürel yurttaşlık değerlerinin kadını dışlamasını en somut anlamda görebileceğimiz bir öğedir. Bunun nedeni mekânın kültürel inşasının kadınları güç ve etkiden alıkoyan meşruiyeti sembolize eden bir iç doğaya sahip olmasıdır. Bu nedenle de feminist coğrafyanın özellikli amacı, toplumsal cinsiyete ve mekâna göre olan bölünmeleri görünür kılmak, sorunsallaştırmak ve onlar arasındaki karşılıklı yapılanmayı-patriyarkanın sosyal mekânı örgütleyişini- ve bariz doğallığı açık etmektir. 
 Benim bu makalede amacım, kadın ve erkeklerin mekân ve yerleri ne ölçüde farklılaşarak deneyimlediklerini incelemek ve bu farklılıkların toplumsal cinsiyetin sosyal inşasının bir parçası olduğu kadar nasıl da yerlerin bir özelliği olduğunu tartışmaktır. İlkin, özellikle jeopolitik anlayışa odaklanarak akademik coğrafyaya egemen olan erkek merkezli epistemolojiyi ve disiplinin mekânsal düşüncesinin eril yaklaşımdan etkilenişini açığa çıkarmaya çalışacağım. İkinci olarak, feminist coğrafyanın anahtar kavramlarını ele alarak toplumsal cinsiyet ve sosyal mekân arasındaki ilişkileri tartışacağım. Bunu yaparken de toplumsal olarak inşa edilmiş olan ‘kamusal’ ve ‘özel’ kavramları ile cinsiyetlenmiş kimliklerin inşası arasındaki ilişkiyi inceleyeceğim. Ve son olarak, kadınların günümüzdeki sosyo-ekonomik ve kültürel pratiklerine odaklanarak kamusal ve özel mekânlar arasındaki ayrımı eleştireceğim.

Full Text
Published version (Free)

Talk to us

Join us for a 30 min session where you can share your feedback and ask us any queries you have

Schedule a call