Abstract

Lityum 19. yüzyıldan bu yana tıpta kullanılan alkali bir iyondur. Lityumun psikiyatrik rahatsızlıklarda kullanımının yaygınlaşması ile birlikte yan etkilerin de gözlenmeye başlaması lityum kullanımı konusunda çekinceler doğurmuştur. Tüm bu çekincelere karşın lityumun bipolar bozukluk başta olmak üzere duygudurum bozukluklarında vazgeçilmez ilaçlardan birisidir. Lityumun halen özellikle bipolar bozuklukta altın standart sağaltım olarak kabul edilmesi yan etkilerinin iyi tanınması gerekliliğini de beraberinde getirmiştir. Lityumun süregen kullanımında çeşitli organ sistemleri üzerine olan etkileri iyi bilinmektedir. Bu yazıda metabolik yan etkiler olarak tiroid ve paratiroid bezleri ile vücut ağırlığı üzerine etkileri ve böbrekler üzerine olan etkilerinden söz edilirken bu yan etkilerin olası etki düzenekleri, klinik bulguları, olası risk etmenleri ve bu yan etkilere yönelik önlemler üzerinde durulacaktır. Lityumun tiroid üzerinde gözlenen en sık yan etkisi hipotiroididir. Klinik ve biyokimyasal özellikler bakımından primer hipotiroidi ile aynı özelliklere sahiptir ve en sık subklinik hipotiroidi olarak karşımıza çıkmaktadır. Hipotiroidi, subklinik de olsa sağaltıma yanıtsızlık veya yetersiz yanıtla ilişkili olabilir ve hızlı döngülük için bir risk etmeni olarak gösterilmektedir. Bu özellikleri nedeniyle hipotiroidi, şiddeti ne olursa olsun izleme alınmalı ve klinik hipotiroidi varlığında tiroid hormonu ile tedavi edilmelidir. Lityuma bağlı kilo artışı tedavi uyumunu bozmakta ve ruhsal rahatsızlığın seyrini olumsuz etkilemektedir. Kilo artışına bağlı gelişen diyabet, hipertansiyon, iskemik kalp hastalığı ve inme riskinde artış diğer sorun odaklarını oluşturmaktadır. Bu nedenlerle lityuma başlamadan önce risk etmenlerinin belirlenmesi, kilo takibi, beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi ve egzersiz programlarının önerilmesi önem taşımaktadır. Lityum kullanımı konusunda en çok sorun yaratan yan etkilerden birisi de böbrek işlev bozukluğudur. Lityuma bağlı gelişen böbrek işlevlerindeki bozulmanın çok önemli bir kısmı poliüri ve polidipsi ile karakterize nefrojen diyabetes insipidus şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Nefrojen diayabetes insipidus, lityumun toplayıcı tübüller seviyesinde su ve sodyumun emilimini etkileyerek idrar konsantrasyon yeteneğini bozması sonucu gelişmektedir. Lityum kullanırken gelişebilecek böbrek hasarının önlenebilmesi için böbrek işlevlerinin yakın takibi önemlidir. Bununla birlikte lityum zehirlenmesi ataklarının böbrek hasarı riskini artırabileceğinden serum lityum düzeylerinin izlemi de büyük önem taşımaktadır. Sonuç olarak, lityum özellikle duygudurum bozukluklarında halen vazgeçilmezliğini korumaktadır. Bu kadar önemli bir tedavinin hastalardan esirgenmemesi için klinisyenlerin lityumun yan etkileri konusunda güncel bilgilere sahip olması ve gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.

Full Text
Published version (Free)

Talk to us

Join us for a 30 min session where you can share your feedback and ask us any queries you have

Schedule a call