Abstract
Günümüzde bir meslek dalı olarak kabul gören âşıklık, yüzyılların birikimi ile bir geleneğe sahip olmuş ve kendini günümüze kadar taşımıştır. Âşık edebiyatının gelenek haline dönüşmesinde âşık kollarının önemli rolleri vardır. Usta âşık, hem çevresindekileri hem de kolun dışında kalan âşıkları etkileme kabiliyetine haizdir. Böylelikle saz çalma ve etkili söz söyleme becerisine sahip gençleri etrafında toplayabilmektedir. Bu sebeple âşık edebiyatında çırak yetiştirme, yüzyıllar boyu yaşatılan geleneklerden biridir. Usta âşık, saza ve söze yeteneği olan bir genci çırak edinir, yanında gezdirir, saz ve söz meclislerine sokar ve belli sınavları geçerse mahlasını verir. Yıllarca ustasının yanında âşıklığın bütün kurallarını öğrenen çırak da doğru zamanda ustasının onayı ile şiirlerini çalıp söylemeye başlar. Âşık kolunun ortaya çıkması için usta âşığa ait dil, üslup, ayak, halk hikâyesi, ezgiler, hatıralar, âşığın yaptığı karşılaşmalar ve ağırlıklı olarak işlediği konular gibi bazı esasların var olması gerekir. Halef olan âşığın şiirlerinde ustasının tekniği, üslubu, söyleyiş edası, tavrı, kültürü ve kelime dağarcığı açıkça kendini hissettirir. Ustasının ölümünden sonra saz ve söz meclislerinde onun şiirleriyle söze başlar, çeşitli vesilelerle ustasının ismini zikreder ve onun izinden gittiğini belli etmek ister. Bütün bunlar, ustasının adını yaşatmak için yapılan eylemlerdir. Ustada hâkim olan tavır, üslup, icraat, kültür ve dile bağlılık, kendisinin yetiştirdiği çırağına da sirayet eder. Âşıklık geleneğindeki usta-çırak ilişkisi, halef-selef düzleminde Harold Bloom’un ortaya koyduğu şiir teorisi ile okunabilir. Şiir tarihini haleflerin selefleriyle mücadelesi olarak değerlendiren Bloom’un teorisinde şairlerin özgünlük ve özgürlük idealinde eserler verme gayreti vurgulanır. Halef şair, eserler vermeye başladığı andan itibaren bu ideasını takip eder. Özgün olma veya kendini özgün hissetme ancak bir öteki ile karşılaşıldığı anda deneyimlenecek bir durumdur. Karşılaşma anında ortaya çıkan ilişkide, önceki ve sonraki arasındaki ilişkinin psikolojik boyutu önem arz eder. Bu ilişkide, halef şairi özgün yapacak olan şeyin ancak seleflerinin varlığı olduğu kesin bir gerçektir. Selef şairlerin kurdukları bu dünyanın diğer adı gelenektir ve gelenek ise halef şairin kullanacağı her şeyi belirlemiştir. Bu yüzden halef şairin şiir adına inşa edeceği her yapıt, meşruluğunu kendinden önce yazılmış şiirlere borçludur ve halef şair de geleneğe eklemlenen yeni şair olarak şiire başlar. Bu çalışmada âşık edebiyatının önemli bir geleneği olan âşık kolları bağlamında usta-çırak ilişkisi, usta malı deyişler söyleme, çırağın ustasını her fırsatta anma gayreti Bloomcu bakış açısından değerlendirilecektir. Bir taraftan çırağın ustasını anarken kendi varlığını gelenek içinde kabul ettirme çabası, diğer taraftan bir âşık kolluna mensup olmanın getirdiği gelenekte çabuk ve kolay yer edinme avantajı arasındaki âşığın sanatsal anlamda etkilenme ve ustasından veya bağlı olduğu koldan özgürleşerek özgünlüğünü inşa etme süreci irdelenecektir.
Published Version
Talk to us
Join us for a 30 min session where you can share your feedback and ask us any queries you have
Similar Papers
Disclaimer: All third-party content on this website/platform is and will remain the property of their respective owners and is provided on "as is" basis without any warranties, express or implied. Use of third-party content does not indicate any affiliation, sponsorship with or endorsement by them. Any references to third-party content is to identify the corresponding services and shall be considered fair use under The CopyrightLaw.