Abstract

Evrenin hakikati ve kaynağı problemi düşünce tarihi kadar eskidir. İnsanlık, ait olduğu ve her zaman karşı karşıya kaldığı evrensel olguları ve olayları keşfetmek için yoğun zihni faaliyetlerde bulunmuştur. Nitekim evrenin varlığıyla ilgili felsefi sorgulama; insanlık için hayatı daha anlamlı kılabilmek, karşılaşılan problemleri çözüme kavuşturabilmek ve hayatın amacını kavrayabilmek gibi önemli amaçlara hizmet edecektir. İslam düşünce geleneğinde Tanrı-evren ilişkisi ya da evrenin Tanrı aracılığıyla meydana geliş keyfiyetine yönelik çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bu doğrultuda İslam filozofları, evrenin Tanrı’dan zorunlu olarak türediğini ifade eden sudûr teorisini; Sûfîler, evreni Tanrı’nın mutlak varlığına indirgeyerek Tanrı ile evren arasında birlik tesis eden vahdet-i vücûd nazariyesini; kelâmcılar ise evrenin Allah’ın iradesiyle uzay-zamanda yaratılmış, ilahi zâttan bağışık bir varlık olduğunu ifade eden hudûs delilini tasarlamışlardır. Biz de sözü geçen üç ekol çerçevesinde Tanrı-evren ilişkisini irdeleyeceğiz. İslam düşünce sisteminin önemli bir kurucu unsuru olarak Kelâm geleneği, evreni ve kaynağını keşfetmeye yönelik ciddi düşünsel faaliyetlerde bulunmuştur. Doğa felsefelerinin temeline cevher-araz kuramını yerleştiren kelâmcılar, evreni esasen metafiziksel gayelerine ulaştırması bakımından araştırma konusu yapmışlardır. Cevher-araz kuramı, bir metot olarak birçok kelâmî problemin çözümünde aktif rol oynamıştır. Kelâmcıların cevher-araz metodu sayesinde çözümledikleri problemlerden biri de âlemin hudûsüdür

Full Text
Published version (Free)

Talk to us

Join us for a 30 min session where you can share your feedback and ask us any queries you have

Schedule a call