Abstract

Sekülerizm, ilk olarak Bizans İmparatoru I. Konstantin (MS 272- 337) zamanında ortaya çıkmış olsa da kavram, 14. yüzyılda ve sonrasında varlığını göstermiş, 16. yüzyılda Martin Luther ile tekrar gündeme gelmiştir. Bilindiği üzere Ortaçağ’da Batı’nın dünya görüşü din ve kilise üzerine kuruluydu. Merkezi Roma’da bulunan Roma Katolik Kilisesi siyasi egemenliği elinde bulunduran, adalet ilkelerini belirleyen, insanların düşünce ve yaşayışına yön veren oldukça önemli bir otoriteydi. Din, toplumun tüm alanlarına dâhil edilmişti. Tanrı Krallığı’nın yeryüzündeki temsilcisi olan kilise, zamanla dünyevi alanla ve para karşılığı günah çıkartmayla daha fazla ilgilenir oldu. Kilise zenginleşti ve arazilerini genişletti. Kilisenin bozulan ahlaki değerlerinden rahatsızlık duyan Luther, Hıristiyanlığın aslına dönmesi için kiliseyi protesto ederek reform hareketini başlattı. Protestanlığın doğmasına sebep olan bu hareket, uzun süren bir mücadeleyi de beraberinde getirmiştir. Bu mücadele sonucunda yapılan Westfalya Anlaşması’nın bir maddesinde geçen sekülerizm kavramı o günden bugüne tartışma konusu olmuştur. Kavram, o zamanlar sivil hukukla kilise hukukunu ayırt etmek için kullanılırken günümüzde hem Batı medeniyetinde hem de dünyada farklı alanlarda, farklı anlamlarda gündeme gelmektedir. İlginç olan da bu kadar tartışılan bir kavramın henüz somut bir tanımının olmamasıdır. Farklı alanlarda, farklı anlamlarda kullanılması, terimin anlamını da genişletmiştir; öyle ki kavramın hukuksal, felsefi ve sosyolojik boyutları oluşmuştur. Bu çalışmada amaç, kavramın tarihteki ilk gerçek manasına ulaşmak, hangi anlamda hangi amaçla kullanıldığını tespit etmek, kavram kargaşasına yol açan durumların neler olduğunu belirlemek ve terime, eşanlamda eşlik eden kelimelere de açıklık getirerek, kavramın daha net anlaşılmasını sağlamaktır.

Full Text
Published version (Free)

Talk to us

Join us for a 30 min session where you can share your feedback and ask us any queries you have

Schedule a call