Abstract

Dördüncü Halife Hz. Ali’nin vefatı üzerinden 1461 yıl geçmiş, her iki oğlu öldürülmüş ve bunun sonucunda da İslam esaslarına göre o zamanki halifelik bir kabileden diğer bir kabileye geçmiştir. Bu olayların 30 yıl içinde yaşanması bir dinin başlangıç yılları için büyük bir travma ve derin ayrılıklar yaratmıştır. İslam’ın yayıldığı bütün coğrafyalarda durum aynı olsa da içerisinde farklı inanç ve ibadet şekillerini ortaya koymuştur.Anadolu topraklarında. Hz. Ali yolundan gidenler “Hak-Muhammed-Ali” temelinde oluşan inanç sistemleri ile uzun yüzyıllar içerisinde çoğu kez siyasi, bazen de dinî uygulamada sorunlar yaşarken, beşerî ve ailevi yapı olarak yaşantılarında da toplum içindeki söylentilerle bugüne kadar mücadele ederek gelmişlerdir. Cumhuriyetin ilanı ile kırsaldan şehirlere göç eden ve şehir hayatına entegre olmaya başlayan Alevi toplumu kendi inanç ve törelerine uygun ibadet yerinin eşit yurttaşlık temelli cemevleri olduğunu konusunda bilinçlenmiş ve bunun da devlet tarafından karşılanması gerektiğini yazılı ve sözlü olarak ifade etmeye başlamışlardır. “Hak-Muhammed-Ali” söylemine bağlı olan Alevi toplulukları, hukuki olarak kurumsallaşma, ortak devlet bütçesinden Sünni kitleler gibi bir pay ve güvence alarak temsil edilmek istemektedirler. Bu inanç sistemine mensup topluluklar, asırlarca Anadolu’da Türk dilini yaşatmasının yanında Kurtuluş Savaşı’na da büyük destekler vermişlerdir. Bu makalede Alevi inanç sistemine mensup toplumların, bir yandan tarihi süreç içerisinde siyasi ve dini değişim ve dönüşümleri incelenecek, diğer taraftan da çözümlenemeyen cemevilerinin hukuki yapılanmasındaki farklı modeller üzerinde teoride değil, uygulamada çözüm önerileri ve bunların olası yararları ortaya koyulacaktır.

Full Text
Published version (Free)

Talk to us

Join us for a 30 min session where you can share your feedback and ask us any queries you have

Schedule a call