Abstract

Yatay mimari söylemi, çok katlı yapıların İstanbul’un tarihi siluetine zarar verdiği yönündeki tartışmaların ardından, hükümetin şehircilik politikasının önemli bir unsuru olarak takdim edilmiştir. Şehirlerin görünümüne yapacağı katkıların yanı sıra, yatay mimarinin mahalle kültürünü yeniden inşa ederek komşuluk ilişkilerini güçlendireceği, doğal afetlerden sonra oluşacak yapı hasarlarını azaltacağı ileri sürülmüştür. Bu düşünceler eşliğinde yatay mimari anlayışının mevzuata yansıması 2017 yılında yürürlüğe giren Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği ile olmuştur. Yatay mimari söylemi, kat yüksekliklerini sınırlandıran düzenlemelerin yanı sıra 11. Kalkınma Planına ve seçim manifestolarına da yansımıştır. Ancak yatay mimari adına yapıldığı söylenen yasal düzenlemelerin ve projelerin yerindeliği yeni bir tartışma alanı ortaya çıkarmıştır. Bu çalışmada, hükümetin yatay mimari söylem ve uygulamaları, bu anlayışın öncüsü olan mimar Turgut Cansever’in perspektifinden analiz edilmiştir. Cansever’in ufki kat mülkiyeti, ondan mülhem olarak izleyicisi H. İbrahim Düzenli’nin ufki(yatay) şehircilik olarak isimlendirdiği anlayış, 1-2 katlı müstakil bahçeli konutlardan oluşan, Osmanlı kent sisteminden ilham alan ve bugünün yapılaşma sisteminden tamamen farklı bir şehirleşme anlayışını yansıtmaktadır. Bu bağlamda, ülkemizde yatay mimari söylemi sonrasında yapılan uygulamalara bakıldığında, eskisine göre önemli bir kazanımın elde edildiğini söylemek mümkün değildir. Sonuç itibariyle, hükümetin yatay mimari söyleminde dile getirilen hedefler ile mevcut yapılaşma pratiklerinin birbirleriyle uyumlu olmadığı görülmektedir.

Full Text
Published version (Free)

Talk to us

Join us for a 30 min session where you can share your feedback and ask us any queries you have

Schedule a call