Year
Publisher
Journal
1
Institution
Institution Country
Publication Type
Field Of Study
Topics
Open Access
Language
Filter 1
Year
Publisher
Journal
1
Institution
Institution Country
Publication Type
Field Of Study
Topics
Open Access
Language
Filter 1
Export
Sort by: Relevance
Cu Esaslı Metal Matris Kompozit Kaplamaların Pseudomonas Aeruginosa ve Aspergillus Niger Ortamlarındaki Korozyon Davranışlarının İncelenmesi

Bu çalışmada CA (%100 Cu-Al2O3), CNZA15 (%85 Cu-Al2O3+%15 Ni-Zn-Al2O3), CNZA30 (%70 Cu-Al2O3+%30 Ni-Zn-Al2O3) ve CZA (%100 Cu-Zn-Al2O3) olmak üzere 4 farklı kompozisyondaki kaplama tozu kullanılarak farklı kalınlıklardaki Cu esaslı metal matris kompozit (MMK) kaplamalar düşük basınç soğuk dinamik gaz püskürtme (SDGP) prosesi ile 7075 alüminyum alaşımı (AA) üzerinde üretilmiş, kompozisyon ve kalınlığın kaplamaların mikrobiyolojik korozyon davranışları üzerindeki etkisi araştırılmıştır. X-ışını difraksiyonu (XRD) paternleri ile kaplama tozları ve bu tozlardan üretilen kaplamaların benzer faz içeriklerine sahip olduğu bulunmuştur. Ayrıca kaplama prosesi esnasında tozların yüksek sıcaklıklara (T>~300°C) maruz kalmadığı ve termal etkinin herhangi bir faz dönüşümüne neden olmadığı sonucu ortaya çıkarılmış ve enerji dağıtıcı X-ışını spektrometresi (EDS) ile donatılmış taramalı elektron mikroskobu (SEM) kullanılarak doğrulanmıştır. Diğer taraftan optik mikroskop (OM) ve SEM analizleri ile kaplama mikroyapılarında baskın metal matrisin bakır olduğu ve Al2O3 partiküllerinin metal matrisine homojen bir şekilde dağıldığı tespit edilmiştir. Mikrobiyolojik korozyon testleri bir Gram-negatif bakteri olan Pseudomonas aeruginosa ve bir küf türü olan Aspergillus niger referans strainleri kullanılarak gerçekleştirilmiştir. İnkübasyon süresi sonunda en etkili antibakteriyel ve antifungal etkiyi CZA kaplamaları göstermiştir. Ayrıca CZA kaplamaları için Aspergillus niger ortamında inhibisyon zonu tespit edilmiş ve zon çapı 7 mm olarak ölçülmüştür. Sonuçlar kaplamaların mikrobiyolojik korozyon davranışları üzerinde kompozisyonun etkili olduğunu ve hem bakteri hem de küf ortamında CZA kaplamalarının başarılı sonuçlar ortaya çıkaracağını göstermiştir.

Read full abstract
Cıvatalı Bağlantı Elemanlarının Tekrarlı Kullanımı Durumunda Sürtünme Değişikliklerini Entegre Eden Cıvatalı Bağlantı Simülasyon Modelinin Geliştirilmesi

Cıvatalı bağlantı elemanları günümüzde birçok mekanik uygulamada sıklıkla kullanılmaktadır. Özellikle kritik uygulamalarda, kilitleme yükü değeri, montajlanan parçaların yaşam ömrü için önem arz etmektedir. Cıvatalı bağlantı elemanları tekrar kullanılabilir elemanlar olmasına rağmen sürtünme katsayılarındaki değişim, her sıkım esnasında kilitleme yükünün giderek düşmesine sebebiyet vermektedir. Bu durum, özellikle kilitleme yükünün önem arz ettiği uygulamalarda, beklenmedik sonuçların meydana gelebileceğini ortaya koymaktadır. Çalışma kapsamında, bağlantı elemanlarının tekrar kullanımı durumundaki sürtünme katsayısı değişimi deneysel olarak belirlenmiş ve bu veriler ışığında yüzey kayma mesafesi bazlı sürtünme değişim modeli geliştirilmiştir. Sayısal simülasyon çalışmalarında tekrar kullanım etkisinin göz ardı edilmesinden dolayı, bu etkinin tahmin edilebilmesine olanak sağlayan modellerin geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Elde edilen kayma mesafesi bazlı sürtünme modeli, cıvatanın 5. sıkım sonucunda göstermiş olduğu davranışı, sayısal simülasyon yazılımı ile tahmin edebilmiştir. Model sonucunda elde edilen tork çıktıları, deneysel veri sonucunda elde edilen veriler ile kıyaslanarak hata payları çıkarılmıştır. Kayma mesafesi bazlı sürtünme modelinin, sürtünme katsayısının sabit kaldığı varsayımına dayanarak gerçekleştirilen simulasyonlardan elde edilen çıktı torkundaki hata payını, %19,5’ den %4,48’e düşürdüğü gözlemlenmiştir.

Read full abstract
Homojen Toprak Dolgu Barajın Suyun Üstten Aşması ve Borulanma Nedeniyle Yıkılması Üzerine Deneysel Çalışma

Toprak dolgu baraj yıkılmalarının çoğu üstten aşma ve borulanmadan kaynaklanmakta ve ciddi can ve mal kayıplarıyla sonuçlanabilmektedir. Bu sebeple, baraj yıkılmasıyla oluşan taşkının ilerleyişinin incelenmesi ve riskli alanların tespiti, mansap bölgesinde oluşabilecek zararların önceden belirlenmesi ve önlenmesi açısından önem arz etmektedir. Bu çalışmada, homojen toprak dolgu barajların üstten aşma ve borulanma sebebiyle yıkılması sonucu oluşan taşkının ilerlemesi ve baraj gövdesinden taşınacak sedimentin taşkın dalgası ile mansaptaki hareketi deneysel olarak incelenmiştir. Baraj gövdesi, medyan tane çapı 0,441 mm olan sediment kullanılarak 30 cm yüksekliğinde, 2 m genişliğinde inşa edilmiştir. Baraj gövdesi, standart bir teknikle sıkıştırılmış her biri 10 cm yüksekliğe sahip üç kattan meydana gelmektedir. Deneyler 2 farklı noktadaki kamera ile kayıt altına alınmıştır. Deney sonunda limnimetre ile ölçülen sediment kalınlıkları verileri kullanılarak batimetri grafikleri elde edilmiştir. Borulanma nedeniyle barajın yıkılması, baraj rezervuarındaki suyun baraj gövdesindeki sedimenti mansap bölgesine taşıması ve kret genişliğinin zamanla azalmasından sonra başladığı için suyun üstten aşması durumundakine göre daha uzun sürmüştür. Taşkın dalgası, üstten aşma deneyinde baraj gövdesinin orta kısmını mansap bölgesine taşımıştır. Borulanma deneyinde ise baraj mansap bölgesindeki erozyonun zamanla genişlemesi ile rezervuardaki suyun sağ sahile 60 cm mesafedeki en zayıf kesitten barajı yıkmaya başlaması, baraj gövdesinin sağ sahile daha yakın bölgesinin mansap bölgesine taşınmasıyla sonuçlanmıştır. Deney sonuçları taşkın dalgası ekseninde yayılan sedimentin kalınlığının daha az olduğunu göstermiştir. Borulanma deneyinde sızma-erozyon boyunca baraj gövdesinden taşınan sediment, taşkın dalgasının etkisini ve yayılımını azaltmıştır. Bu azalma, borulanma deneyinde baraj mansabına yayılan sedimentin kalınlığını arttırmış, üstten aşma deneyinde daha uzun ve daha geniş sediment yayılımıyla sonuçlanmıştır.

Read full abstract
Open Access
Altı Serbestlik Dereceli Robot Manipülatörün Ters Kinematik Analizi Için Gko Ve Çdde Algoritmalarının Karşılaştırmalı Analizi

Robot manipülatörlerinin eklem sayıları artmasıyla veya geometrik yapılarından kaynaklı manipülatörün ters kinematik analizinin yapılması zorlaşır. Bu durumda akıllı algoritmalara başvurulur. Bu çalışmada altı serbestlik derecesine (SD) sahip Mitsubishi Melfa RV-7FL-D robot manipülatörün ters kinematik analizi Gri Kurt Optimizasyon (GKO) algoritması ve Çoklu Denemeli Diferansiyel Evrim (ÇDDE) algoritması kullanılarak yapılmıştır. İlk adım için 3 adet senaryo tasarlanarak bu senaryolara ait hedeflenen konum değerleri belirlenmiştir. Ardından MATLAB üzerinde, çalışmada kullanılan robot manipülatörünün kinematiği matematiksel olarak modellenmiştir. Manipülatörün uç-efektörünün hedeflenen konuma gelmesini sağlamak için gerekli eksen açıları akıllı algoritmalar ile bulunmuştur. Geleneksel ve Geliştirilmiş GKO algoritmasıyla elde edilen sonuçlar ÇDDE algoritmasıyla elde edilen sonuçlarla karşılaştırılmıştır. Optimizasyon sonucu alınan veriler değerlendirildiğinde ÇDDE algoritmasının çok daha hızlı eklem açı değerlerini verdiği sonucuna varılmıştır. Optimizasyon algoritmaları ile yapılan ters kinematik analizi için literatür taraması yapıldığında ÇDDE algoritmasının kullanıldığı bir çalışmaya rastlanmamıştır. Çalışma, ÇDDE algoritmasını kullanarak optimizasyonla ters kinematik analizinde literatüre katkı sağlamayı amaçlamaktadır.

Read full abstract
Open Access
Modeling Gravity Gradients from Surface Gravity Anomaly Data

Gravity gradients are useful to characterize near mass anomalies since they are much more sensitive to short wavelength anomalies than gravitational accelerations. Estimating gravity gradients from surface gravity data is based on numerical implementations of solutions to geodetic boundary value problem for determination of disturbing potential. One of methods to solve this problem is least-squares collocation which is basically based on data and a defined covariance function. This study deals with estimating gravity gradient tensor components from along track surface gravity anomaly data. The Least-Squares Collocation solution is based on a stationary local covariance function defined for the disturbing potential which allows upward continuation of the observations to a desired altitude. The modeling method is evaluated in using Earth Gravitational Model 2008(EGM2008) and real airborne gravity gradiometry data collected over Southern Texas, Oklahoma region. The results show that modeled gravity gradients estimated in both on the ground and at a certain altitude have basically good agreement with EGM08 gradients. Modeled gradients including horizontal components in the east-west direction exhibit some discrepancies in comparison to the airborne gradiometry data, which may be attributed to some measurement errors in the gradient data.

Read full abstract
Open Access