Türkiye’deki Devlet ve Vakıf Üniversitelerinin Kütüphane Web Sitelerinin Nicel İçerik Analizi
Bu çalışma, Türkiye’deki devlet ve vakıf üniversitelerinin kütüphane web sitelerinin güncel ölçütler üzerinden nicel içerik analizini gerçekleştirmeyi, Türkiye’nin uluslararası düzeyde konumunu değerlendirmeyi ve geliştirme önerileri sunmayı amaçlamaktadır. Çalışma kapsamında 128’i devlet ve 78’i vakıf olmak üzere toplam 206 üniversite kütüphanesinin web sitesi incelenmiştir. Çalışmada, literatürden derlenen dokuz başlık altında 88 ölçüt içeren kontrol listesi kullanılarak nicel içerik analizi gerçekleştirilmiştir. Araştırma verisi, ilişki analizi (Ki-kare ve korelasyon) ve ortalama veya ortanca karşılaştırma testleri (bağımsız örneklem t testi ve Mann-Whitney U testi) ile nicel olarak analiz edilmiştir. Bulgular, devlet üniversitelerinin ölçüt ortalamasının (41) vakıf üniversitelerine (35) göre anlamlı derecede yüksek olduğunu, üniversite kuruluş yılı ile içerik çeşitliliği arasında zayıf düzeyde negatif bir korelasyon bulunduğunu (r = -0,202) ve 29 ölçütün üniversite türü ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Uluslararası çalışmalarla yapılan karşılaştırmalar, Türkiye’deki üniversitelerin kütüphane web sitelerinin Web 2.0 araçları, mobil uygulama, kullanıcı rehberi, site içi arama, site haritası, bilgi okuryazarlığı programları ve geri bildirim başta olmak üzere 29 ölçüte %50’nin altında yer verdiğini ve bu ölçütlerde hem gelişmiş hem de bazı gelişmekte olan ülkelerin gerisinde kaldığını göstermiştir. Araştırma sonuçları, üniversite kütüphanelerinin dijital hizmet politikası geliştirmesinde ve kütüphane yöneticileri ile web sorumlularına teknolojik uyum süreçlerinde yol gösterici olabilir.
- Research Article
- 10.14395/hid.1621653
- Jun 30, 2025
- Hitit İlahiyat Dergisi
Dinî gruplar, dijital platformlarda etkinlik gösterirken bu ortamların işleyişine uyum sağlamak amacıyla dijital bir dinî kültür yaratma çabasına girmekte ve söz konusu uyum sürecinde YouTube’da çeşitli etkinliklerde bulunurken bir tür görselleşme sürecinin etkisinde kalmaktadır. Bu bağlamda görselleşme, özellikle YouTube platformunda üretilen içeriklerde din fenomeninin dramaturjik bir temsil nesnesine dönüşümünü hızlandıran bir etken olarak dikkat çekmektedir. Burada kutsalın kutsal olmayan bir alan içinde tezahür etmesi gibi paradoksal bir durum deneyimlenmekte ve bu durum bir yandan dinin modern araçlarla sunumunu ve yayılmasını mümkün kılarken diğer yandan dinî temsilin doğasında değişim ve gerilim yaratmaktadır. Bu araştırma, tam da bu noktada dijitalleşme bağlamında ortaya çıkan söz konusu dinî gerilim ve dönüşüm problemini incelemeyi ve bu problemin çoklu kaynaklarına ulaşmayı amaçlamaktadır. Din fenomenini dijitalleşme, dramaturji ve söylem alanlarının kesişim noktasından okuyan bu çalışma; söz konusu üç alan arasındaki etkileşimlerin yapısını anlamaya ve yorumlamaya odaklanmıştır. Araştırmanın temel amacı ise genel olarak dijital kültür alanında, özelde ise görselliğin hâkim olduğu YouTube platformunda dinin yaşadığı söylemsel dönüşüm sürecini anlamaktır. Ancak dijital alanın genişliği, çok yönlülüğü ve verilerin hızlı bir şekilde değişme potansiyeline sahip olması nedeniyle bu amaca kapsamlı bir biçimde ulaşmak bütünüyle mümkün değildir. Dolayısıyla bu çalışma, dijital kültürün belirli bir kesitini temsil eden tipik bir örnekle sınırlandırılmıştır. Bu araştırma, YouTube’da belirgin olduğu varsayılan 7 tema çerçevesinde yürütülmüş ve bu temaların karakteristik özelliklerini yansıtan Huzme İlim ve Kültür Derneği adıyla faaliyette bulunan mütedeyyin bir kadın grubunun YouTube kanalı üzerine odaklanmıştır. Veri toplama sürecinde 20 Ağustos 2023 tarihindeki son güncelleme verileri temel alınmıştır. Bu tarihten itibaren yayımlanan içerikler kapsam dışı bırakılmış ve videoların izlenme sayıları gibi değişken veriler dikkate alınmamıştır. Araştırma kapsamında Huzme kanalında yer alan toplam 580 video (görsel metin) arasından ölçüt örnekleme (criterion sampling) yöntemiyle seçilen 21 video incelenmiştir. Bu araştırma sürecinde veriler; siber-etnografik gözlem ve doküman inceleme teknikleri kullanılarak toplanmıştır. Elde edilen veriler, araştırmanın temel varsayımları ekseninde ve dijital-dramaturjik temeli üzerinde geliştirilen “Eleştirel Söylem Analizi Uygulama Modeli” çerçevesinde analiz edilmiştir. Bu analiz sonucunda Huzme’nin YouTube platformunda bağımsız ve kendine özgü bir dinî kimlik kurma çabası içinde olduğu bulgulanmıştır. Ayrıca grubun dinî düşüncelerini günlük hayat rutinleriyle ilişkilendiren sempatik görseller aracılığıyla sunduğu; bu süreçte geleneksel dinî mahremiyet normlarını bazı açılardan revize ettiği; hem kendilerini özel hissettirecek hem de izleyicileri etkileyecek cazip tüketim alışkanlıkları üzerinden var olma çabası içinde olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, grubun başlangıçta sakin ve kapsayıcı bir görünüm sergilediği, ancak zamanla çatışmacı bir dil geliştirdiği ve seyirci üzerinde bir tür nahif otorite kurduğu bulgulanmıştır. Tüm bu unsurlar, Huzme’nin geleneksel dinî söylem ile modern dinî söylemi kendine has bir formda sentezleyen melez yapılı dini oluşumlardan biri olduğunu göstermektedir. Araştırma, söz konusu edilen bu bulgular çerçevesinde dijital kültür bağlamında ortaya çıkan dinin sunulma biçimlerini ve söylem dönüşümünü çözümlemeye çalışarak alana bu açıdan katkı sunmayı hedeflemektedir. Bu bağlamda araştırmanın önemi, dijitalleşen dinî kültür çerçevesini dramaturjik bir zemin üzerinden söylemsel çözümlemeye tabii tutma ve bunu disiplinlerarası bir perspektife dayanarak yapma çabasından ileri gelmektedir. Yani bu araştırmayı sosyoloji literatüründe önemli kılan nokta; hem kültür üzerinde bir hegemonya tesis ederek onu kontrol eden dijitalleşmeyi hem de dijitalleşmenin sunduğu imkanları kullanarak gösteri toplumuna eklemlenen muhafazakarların dramatize edilen eylemlerini eleştirel bir gözle okuma çabasında olmasıdır. Ayrıca söz konusu dinî -söylemsel dönüşümün analiz edilmesi için geliştirilen model; somut bir uygulama çerçevesi sunarak söylem araştırmaları için kullanışlı ve kolaylaştırıcı bir analiz yolu sunmaktadır. Sonuç olarak bu çalışma, dijital platformlarda dinin nasıl temsil edildiğini ve bu temsil süreçlerinin dinî söylemlerle olan ilişkisini spesifik bir grup üzerinden oldukça detaylı bir şekilde ele almıştır. Huzme kanalına yönelik bu kapsamlı analizin dijitalleşmenin dinî söylem üzerindeki etkilerinin anlaşılmasına yönelik özgün bir düşünsel çerçeve sunması ve dijital kültür sahasındaki akademik tartışmalara yeni bir perspektif kazandırması umulmaktadır.
- Research Article
- 10.52637/kiid.1510370
- Dec 15, 2024
- Kocatepe İslami İlimler Dergisi
Bu makalede, tarihi olaylar sinemaya aktarılırken gerçeklik açısından ortaya çıkabilecek sorunlar Çağrı (1976) filmi örneğinde sorgulama altına alınmıştır. Böylece filmde yer alan söz konusu sorunların hem Müslümanların hem de diğer din mensuplarının İslam dinine yönelik algılarını nasıl yönlendirebileceği araştırılmıştır. Bu amaca bağlı olarak dokümantasyon yöntemiyle hem sinema ve tarih ilişkisi incelenmiş hem de Çağrı filmine yönelik yapılan sorgulayıcı çalışmalardan faydalanılmıştır. Ayrıca tarihsel film eleştirisi yöntemi üzerinden farklı açılardan karşılaştırmalar yapılmıştır. Çağrı filminde tarihi gerçekliklerden uzaklaşılmasına yol açan faktörler, bu filme yönelik yapılan diğer çalışmalardan farklı olarak sinema sosyolojisi, sinemasal yöntem ve perspektifler açısından irdelenmiş ve bu konular din sosyolojisi açısından değerlendirilmiştir. Sinema sosyolojisi açısından; yönetmenin istediği şekilde hareket etmesine engel olan konjonktürel şartlar, Hollywood endüstrisinden kaynaklanan doğrudan ve dolaylı baskı unsurları sebebiyle filmin içeriğinde karşılaşılan sınırlamalar, filmin Batılı ve Müslüman toplumlarda gösterime sokulabilmesi için mutlaka dikkate alınması gereken hassasiyetler Çağrı filmine yansıyan yönleriyle ele alınmıştır. Sinemasal yöntem ve perspektifler açısından; Hollywood anlatı sisteminin belirli kalıplar üzerinden inşa olması nedeniyle tarihi olayların aktarılmasında gerçeklikten uzak kurgusallıklara başvurulması, senaristlerin kişisel ve ideolojik yaklaşımlarının tarihi olayların belli bir perspektifle aktarılmasına yol açması, filmsel formatın tarihi olayları kesin bir bilgi olarak tek yönlü bir şekilde seyirciye sunması, film süresinin kısıtlı olmasına bağlı olarak filmin anlatısında tarihi olayların tüm yönleriyle gösterilememesi ve çeşitli çekim zorluklarına bağlı olarak karşılaşılan sınırlılıklar gibi birbiriyle ilişkili olan farklı konular Çağrı filmi üzerinden incelenmiştir. Bu kapsamda Çağrı filminde Hz. Muhammed’in gösterilmemesi nedeniyle kamerasal bakışın ortaya çıkardığı sorunlar, filmde Hz. Peygamber yerine yalnızca birkaç sahâbînin ön plana çıkması, İslam mücadelesinde öne çıkan Aşere-i mübeşşere’nin gösterilmemesi ve Ehl-i beyt’in kendisine yer bulamaması gibi önemli meselelerin tarihi gerçeklikleri nasıl değiştirebileceği ve seyircileri nasıl yönlendirebileceğine dair değerlendirmeler yapılmıştır. Sonuç olarak, Çağrı filminde bazı yönlerden tarihi gerçekliklerden uzaklaşılmasına yol açan belirli bir içeriğin söz konusu olduğu ve bu içeriğin bireyleri farklı bir İslam imajıyla buluşturabileceği anlaşılmaktadır.
- Research Article
- 10.56723/dyad.1230868
- Jan 31, 2023
- Disiplinlerarası Yenilik Araştırmaları Dergisi
Günümüz dünyasında gerek yük gerekse insan taşımacılığının önemi artmış olup her geçen gün daha da artmaktadır. Küreselleşme sonucunda devletlerin birbirine daha da bağımlı hale gelmesi ve sınırların etkisinin azalması, ulaşım sektörü ve yük taşımacılığını, hiç olmadığı kadar önemli bir hale getirmiştir. Bu bakımdan özellikle gelişmiş ülkelerin bir arada olduğu Avrupa Birliği (AB), kuruluşundan itibaren ulaştırma politikasına önem vermekte ve büyük kaynaklar ayırmakta olup gerek kendi içerisinde gerekse aday ve potansiyel aday ülkelerde bu politikayı desteklemektedir. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Avrupa Birliği, Sovyet bütününden ayrılan ve bağımsızlığını kazanan devletlerle yakın bağlantı kurabilmek için birçok atılımda bulunmuştur. Büyük ipek yolu projesi ve bu projenin önemli bir ayağı olan Avrupa-Avrasya-Asya (TRACECA) ulaşım koridoru bunlara örnek gösterilebilir. Bu projenin hem Türkiye hem de Güney Kafkasya bölgesi için önemli bir parçası ise Bakü-Tiflis-Kars demiryolu (BTK) projesidir. Avrupa Birliği’nin söz konusu politikaları kapsamında oluşturulan bu proje, Türkiye ve diğer ülkelerin dış politikalarına da etki etmektedir. Bu açıdan BTK demiryolunun olası işlevlerinin araştırılması oldukça önem arz etmektedir. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan üçlüsünün birlikte hayata geçirdiği proje, içerisinde barındırdığı fırsatlar ve ulaşabileceği sonuçlar bakımından bir demiryolundan fazlasıdır. BTK demiryolu hem Türkiye için hem de Güney Kafkasya bölgesi için farklı sektörlerde gelişme sağlayacağından, ekonomik hayata da önemli katkı sunacağı düşünülmektedir. Ayrıca, yolcu ve yük taşımacılığı yanında, Hazar Denizi çevresindeki enerji arzının da istikrarlı bir şekilde sağlanmasına yardımcı olacaktır. Enerji arzının varlığı ve bu arzın aynı zamanda güvenli ve istikrarlı olması, gelişmiş devletler için hayati derecede önemlidir. Kafkasya bölgesindeki enerji rezervleri batılı devletler için iyi bir alternatif oluşturmaktadır. Bu çalışmanın amacı, Bakü-Tiflis-Kars demiryolu projesinin Türkiye’ye ve bölgeye olası etkilerini araştırarak, uzun vadede görülebilecek hem siyasal hem de ekonomik olası etkilerini tartışmaktır.
- Research Article
- 10.14395/hid.1613612
- Jun 30, 2025
- Hitit İlahiyat Dergisi
Bu makale yaşadığı dönemin seçkin şairlerinden olan, günümüzde ise akranlarına nazaran bilimsel çalışmalarda hakkında yeterince çalışma yapılmamış olan Câhiliyye şairi Beşâme b. Ğadîr’in hayatını, şairliğini ve şiirlerinde işlenen ana temaları konu edinmektedir. Birçok kaynak, Gatafân kabilesinin nadide şairlerin başında gelen Beşâme’nin, meşhur muallaka şairi Züheyr b. Ebî Sülmâ’nın dayısı olduğunu kaydeder. Nakledildiğine göre Züheyr, şiir sanatında dayısı Beşâme’den etkilenmiş ve bu ilmi ondan öğrenmiştir. Bu durum Beşâme’nin şiirdeki yerini ve edebi kişiliğini açıkça açıkça ortaya koymaktadır. Züheyr gibi şiirleriyle ün kazanmış önemli bir şahsiyetin etkilendiği bu zatın hayatı ve şiirlerinin muhtevasını müstakil bir şekilde ele alan bir çalışmanın mevcut olmaması, literatürde dikkate değer bir eksiklik olarak göze çarpmaktadır. Adından söz edilen şairin yazdığı manzumeleri konu edinen birtakım çalışmalara rastlanılmışsa da bunlarda daha çok şiirlerin retorik yönünün ele alındığı gözükmektedir. Böyle bir çalışmanın yapılması fikrini oluşturan temel saik de budur. Araştırmanın temel amacı kaynaklarda biyografisi ve şairliği hakkında pek az bilgi verilen mezkûr şairin nazmettiği şiirler ışığında onun hayatı ve şairliğine dair daha geniş çaplı bilgiler elde etmenin yanı sıra edebi kişiliğini ortaya koymaktır. Câhiliyye döneminde nazmedilen şiirler; hamaset, gazel, hikmet, medih, fahr, vasıf gibi birçok konu ihtiva etmektedir. Araştırmanın temel hedeflerinden biri de o dönemde yaşayan Beşâme’nin şiirinde işlenen edebi temaların mahiyetini irdelemek ve ait oldukları dönemin sosyokültürel atmosferine ışık tutmaktır. Nitel araştırma paradigması içerisinde yapılandırılan bu çalışmada, tarihsel analiz ve doküman incelemesi yöntemleri esas alınmıştır. Araştırmanın merkezine câhiliye dönemi şairlerinden Beşâme’nin hayatı ve şiirsel birikimi yerleştirilmiştir. Bu doğrultuda, dönemin şairlerini konu edinen, onların biyografik bilgilerini aktaran ve şiirlerine yer veren klasik kaynaklar, araştırmanın birincil kaynakları olarak kullanılmıştır. İkincil kaynaklar kapsamında ise Arap edebiyatına dair klasik şiir mecmuaları, nesep ve kabile yapılarını inceleyen tarihî kaynaklar ile konuyla ilgili güncel akademik çalışmalar dikkate alınmıştır. Böylelikle hem tarihsel hem de çağdaş perspektifleri bir araya getiren bütüncül bir yöntem izlenmiştir. Yapılan tetkikler neticesinde sözü edilen şairin, yaşadığı dönemde hem siyasal hem de sanatsal bakımdan otoriter bir kişiliğe büründüğü, yazdıkları şiirlerin gazel, vasıf, itap, hikmet ve hamaset temalarını ihtiva ettiği ve bunların içeriğinden güzel ahlakıyla örnek bir şahsiyete ve liderlik vasfına sahip olduğu anlaşılmaktadır. Beşâme’den bahseden kaynakların çoğu onu Câhiliyye dönemi şairleri arasında zikrederken bazısı onu muhadram şairlerden saymaktadır. Kabul edilen yaygın görüşe göre ise Câhiliye şairidir. Câhiliyye dönemi dendiğinde çoğu zaman kabilecilik, asabiyet ve bu anlayışın sebebiyet verdiği kızgın savaşlar, birtakım olumsuz olaylar, meydana gelen adaletsizlikler ve batıl inançlar akla gelmektedir. Yapılan araştırma sonucunda ise söz konusu anlayışa sahip insanlardan istisna edilebilecek ender şahsiyetlerin olduğu kanaati hasıl olmaktadır. Bu şahsiyetler arasında yer alanlardan biri de çalışmamıza konu teşkil eden Beşâme’dir. Kaleme aldığı şiirlerde onun bütün yaşantısının son derece vefa, diğergâmlık, barışseverlik gibi ahlaki örneklerle dolu olduğuna tanıklık ederiz. Bu durum hem kendisinin hem de temsil ettiği halkın yaşam anlayışını ortaya koyma açısından dikkate değerdir. Edinilen bilgilere göre zikri geçen şairin kaleminden çıktığı söylenen şiirlerin çoğunun aidiyetinde şüphe yok iken bazısının nispeti konusunda kuşku duyulmaktadır. Devam et nispet edilen şiirin aidiyet sorunu, filolojik, biyografik, edebî ve metinler arası analizlerin bir arada kullanıldığı bütüncül bir araştırma modeliyle ele alınarak çözümlenmeye çalışılmıştır. Kendisine ait olduğu düşünülen ve günümüze kadar ulaşan şiirlerin sayısı ise hayli az olduğu müşahede edilmektedir. Ancak Arap edebiyatı tarihinde önemli bir isim olarak karşımıza çıkan muallaka şairi Züheyr b. Ebî Sülmâ gibi bir şahsiyetin onun eğitim süzgecinden geçmiş olması, Beşâme’nin, şiiri Züheyr’e miras olarak bıraktığını söylemesi ve pek çok şairin yetiştiği bir aileye mensubiyeti, kaynaklarda tespit edilen şiirlerden daha fazla şiirinin olduğuna işaret etmektedir. Sonuç itibariyle Arap ediplerinin öncü şahsiyetlerinden biri olan mezkûr şairin edebi yönünü keşfetmeyi hedefleyen bu araştırmanın yukarıda bahsi geçen hususlar açısından alana katkı sağlaması temenni edilmektedir. Bu bakımdan çalışmanın yapılacak benzer araştırmalara bir basamak oluşturması beklenmektedir.
- Research Article
- 10.20491/isarder.2024.1834
- Jul 4, 2024
- Journal of Business Research - Turk
Amaç –Örgütsel ortamda iş ile ilgili bilgi ve üretim teknolojisinin kullanımına yönelik ortaya çıkan yüksek düzeyde baskı ve çeşitli nedenlerden dolayı oluşan adaptasyon sorunları çalışanda önemli düzeyde yetersizlik duygusu oluşturabildiği ve bu durumun da çalışanda psikolojik stres durumunu ortaya çıkardığı söylenebilir. Literatürde teknostres olarak adlandırılan bu durum bireysel ve örgütsel amaçların gerçekleştirilmesinde etkili olan çalışan performansını önemli derecede etkileyen kavramlardan biri olarak görülmektedir. Bu düşünceden hareketle bu çalışma teknoloji yoğun bir ortamda, sürekli yüksek çalışma temposu gerektiren ve bu açıdan oldukça stresli bir çalışma atmosferine sahip olan mutfaklarda çalışanların teknostres düzeyleri ile bireysel iş performansları arasındaki ilişkinin incelenmesini amaçlamaktadır. Yöntem –Araştırma evrenini ülkemizdeki tüm mutfak çalışanları oluşturmaktadır. Mutfak çalışanı sayısının oldukça fazla olması nedeniyle araştırma sonucunda daha objektif ve güvenilir sonuçlara ulaşabilmek amacıyla nicel araştırma yöntemlerinden anket tekniği kullanılmış ve anketler kartopu örnekleme yöntemiyle mutfak çalışanlarına ulaştırılmıştır. Uygulama sonucu elde edilen 485 veri analize dahil edilmiştir. Bulgular –Elde edilen araştırma sonuçlarına göre; teknostres ile bireysel iş performansının hem toplamında hem de tüm alt boyutlarında düşük ve orta düzeyli ilişkiler söz konusudur. Ayrıca mutfak çalışanlarının cinsiyetleri, medeni durumları, yaşları, eğitim durumları ve sektördeki deneyimleri ile teknostres düzeyleri ve bireysel iş performansları arasında önemli düzeyde ilişki tespit edilmiştir. Tartışma –Elde edilen sonuçlar teknolojinin yarattığı stresin çalışanların iş performansında ne kadar önemli bir aracı olduğunu ortaya koymuş ve bu kapsamda çalışma sonucunda mutfak yöneticilerine teknostresi azaltıcı ve iş performansını artırıcı önerilerde bulunulmuştur.
- Research Article
- 10.47139/balted.1686012
- Jul 31, 2025
- Balkanlarda Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları
İkilemeler, Türkçede ad soylu ve eylem soylu sözcüklere çokluk, çabukluk, kesinlik ve ortalama anlamı katmak üzere aynı, birbirine zıt veya benzer iki sözcüğün art arda getirilmesiyle kurulmuş yapılardır. Aralarında hem ses hem de anlam ilgisi bulunur. Diğer dillere nazaran Türkçede sıklıkla kullanılan ikilemelerden bazıları artık kalıplaşmış durumdadır. Sözcük grupları başlığı altında değerlendirilen ikilemeler bu nedenle tek bir kelime niteliği taşırlar. Çok eski çağlardan beri Türk dilinde kalıplaşacak kadar sık ve uzun süre kullanılan bu dil unsurları Türkçeye zenginlik katmış, dilin doğal akıcılığını ve etkileyiciliğini arttırmıştır. Günümüzde de hem günlük dilde hem de edebî metinlerde yaygın olarak kullanılmaktadırlar. Ad soylu olanları cümle içerisinde isim, sıfat ve zarf görevinde kullanılarak anlam ve duygu yoğunluğunu arttırıp cümleye çağrışım kazandırırlar. Eylem soylu olan ikilemeler ise anlamı hareket, iş ve oluş bakımından zenginleştirir, cümleye güçlü bir anlatım katarlar. Bu çalışmada Hamdi Hasan’ın Makedonya Türkçelerince Söylenen Mâniler adlı Kuzey Makedonya Türklerinden derlenmiş 2255 mâninin bulunduğu eser taranmış ve bu mânilerde geçen ikilemeler incelenerek alandaki söz varlığı ortaya konulup bu dil unsurunun Kuzey Makedonya Türklerince konuşulan ağızlardaki durumu tespit edilmeye çalışılmıştır.
- Research Article
- 10.29228/smacjournal.70070
- Jan 1, 2023
- Uluslararası Sosyal Medya ve İletişim Araştırmaları Dergisi
Geleneksel gazetecilik insanlık tarihi kadar eskiye dayanır. Gerek günlük hayatta gerekse teknolojik alanda yaşanan her bir gelişme habercilik alanını da etkiler. Muazzam bir değişim içinde olan geleneksel medya iletişim teknolojileri ile birlikte internet gazeteciliğine evrilir. Yaşanan değişim bununla da sınırlı kalmaz. İnternet gazeteciliğine bağlı olarak bazı gazetecilik türleri ortaya çıkar. Yurttaş gazeteciliği de bunlardan biridir. Asıl mesleği gazetecilik olmayan insanların kendi sosyal medya profillerinde gündeme yönelik içerikler paylaşmasına verilen bir isim olan yurttaş gazeteciliği, ortaya çıktığı günden beri popülerdir. Twitter, Instagram ya da Youtube’da yapılan paylaşımlar gündemi tek seslilikten kurtarır ve alternatif bakış açıları sunar. Gazetecilerin ulaşamadığı ya da hemen gidemediği ve haber değeri taşıyan alanlarda yurttaş gazetecileri bulunur. Bu çalışmada ise yurttaş gazeteciliğinin internet gazeteciliğine kıyasla bir sorun mu yoksa alternatif mi olduğunu açıklamak amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda öncelikle yeni iletişim teknolojileri ve bu teknolojilere bağlı olarak hayatımızda yer alan internet gazeteciliği üzerinden durulmuştur. Çalışmanın devamında yurttaş gazeteciliği kavramsal olarak değerlendirilmiş, örnekler ile detaylandırılmış, amaçları ve işlevleri üzerinde durulmuştur. Çalışmanın sonucunda ise internet gazeteciliği ile birlikte düşünüldüğünde yurttaş gazeteciliğinin hem avantajları hem de dezavantajları değerlendirilmiş ve bazı önerile sunulmuştur.
- Research Article
- 10.21021/osmed.1531114
- Dec 15, 2024
- Osmanlı Medeniyeti Araştırmaları Dergisi
Mehmed Atâ Bey’in (1856-1919) İktitâf adlı eseri antoloji gibi görünüyor olsa da esasında bir ders kitabıdır. Sipariş usulü hazırlanmış olan bu eser defalarca baskı yapmış, her baskıda güncellenmiş ve devrin prestijli okullarında ders kitabı olarak okutularak büyük bir boşluğu doldurmuştur. İktitâf, birçok yönüyle bugün Millî Eğitim Bakanlığınca uygulanmakta olan Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Programı ile de uyumlu görünmektedir. Mesela eserde tedricî bir sıralama ile ilk sıralarda her devrin en sade örneklerine yer verilmiş, metinler yaş seviyelerine uygun şekilde seçilmiş ve Atâ Bey dersin maksat ve kazanımlarına olan faydayı gözetmiştir. Ayrıca Atâ Bey yeni olgusunu inkâr etmese de Türk edebiyatına eski ve yeni gibi tanımlamaların ötesinde bir noktainazardan bakmıştır ve bu bakış açısı günümüzdekine ya eştir ya da ondan üstündür. Bu taraflarıyla dört ciltlik İktitâf son derece mühim bir eserdir. Atay ve Ağarı bunun bilincinde olduklarındandır ki dört ciltlik bu eseri neşretmişlerdir. Bu kitap değerlendirme yazısı ise onların bu çalışmasını tanıtma ve hem İktitâf’ın hem de İktitâf’ın bu neşrinin neden önemli olduğunu izah etme maksadındadır.
- Research Article
- 10.29135/std.1615415
- Jul 14, 2025
- Sanat Tarihi Dergisi
Rıfkı Melül Meriç, Türk sanat tarihi araştırmalarında özgün bir metodoloji geliştiren ve bu sahada katkıları olan önemli isimlerden birisidir. O, sanat eserlerini değerlendirirken disiplinler arası bir yöntem benimsemiştir. Vakfiyeler, arşiv vesikaları, gibi kaynaklara dayanan araştırmaları, Türk sanatının tarihi gelişim süreçlerini anlayabilmek ve eksik bilgileri giderebilmek sadedinde mühimdir. Ona göre bir sanat tarihçisi, eserlerin sanat boyutu kadar, onları ortaya çıkaran toplumsal, dinî ve kültürel dinamikleri analiz edebilmelidir. Öte yandan, o sanat tarihi çalışmalarında güncel neşirler, klasik kaynaklar ve farklı düşünce ekollerine ait okumalar yapmanın da önemini vurgulamaktadır. Bu yaklaşımı, onun çalışmalarını zengin ve kapsamlı bir hale getirmiştir. Meriç, sanatın hem tarihsel hem de kültürel bağlamda çok boyutlu bir şekilde ele alınması gerektiğini savunmuş ve bu doğrultuda eserlerinde yenilikçi bir yöntem geliştirmiştir. Onun bu metodu, sanat tarihine eleştirel ve yenilikçi bir perspektif katmanın yanında döneminin entelektüel iklimini de anlamaya katkıda bulunmuştur. Bu yönüyle Meriç, araştırmacı kimliğiyle sanat tarihi araştırmalarına eleştirel bakış kazandıran öncülerdendir. Bu makalede onun Türk sanatı kavramına yaklaşımı, meseleleri kaynaklar bağlamında ele alış tarzı, arşiv belgelerine dayalı çalışmaları ve sanat tarihine katkıları anlatılmaya çalışılmıştır. Hem mimari hem de el sanatları alanında gerçekleştirdiği yayınlarıyla, bu disiplinin estetik ve tarihi boyutlarını incelemiş ve eksik kalan bilgileri vesikalar ya da yerinde incelemelerle tamamlamıştır. Sonuç olarak, Meriç’in sanat tarihine katkıları, metodoloji ve içerik açısından kıymeti haizdir. Çünkü eksik ya da yanlış temsil edilen bir alanda, bu tür bir metodolojik geçmişin doğru anlaşılmasını ve geleceğe de sağlam bir miras bırakılmasını sağlamaktadır. Rıfkı Melül Meriç’in çalışmalarında bu perspektifin başarılı bir örneğini görmekteyiz.
- Research Article
- 10.17755/esosder.1634478
- Jul 30, 2025
- Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi
Bu çalışma, klasik Türk edebiyatının mesnevi türünde kaleme alınmış bir eseri olan Ḥikāye-i Kedi ile Fāre’nin Viyana Ulusal Kütüphanesinde bulunan matbu nüshasının söz varlığını incelemeyi ve eserin leksikal zenginliğini bağlam içinde ortaya koymayı amaçlamaktadır. Ubeyd-i Zâkânî tarafından 14. yy’da Farsça olarak kaleme alınan hikâye, kedi ve fare toplulukları arasındaki çatışmayı alegorik bir anlatımla sunarak dönemin toplumsal ve siyasal yapısına dair ipuçları taşımaktadır. Eser, 1885 yılında Osmanlı Türkçesiyle basılmıştır. Araştırmada nitel içerik analizi yöntemi kullanılmış ve söz varlığı tespitinde betimsel dil bilimi yaklaşımı benimsenmiştir. İnceleme, eserin tamamında geçen sözcüklerin bağlamsal tanıklıklarıyla desteklenmiş; her sözcük, geçtiği beyit ve metinsel bağlam içerisinde değerlendirilmiştir. Bulgular; eserde özellikle hayvan adları, savaş terminolojisi, toplumsal ünvanlar ve dinî kavramlara ait kelimelerin yoğunlukla kullanıldığını göstermektedir. Bu söz varlığı, metnin hem derin yapısını hem de didaktik yönünü pekiştirmektedir. Ayrıca; eserdeki kelime seçimi, dönemin sosyal hayatına ve halkın algısına dair önemli ipuçları sunmaktadır. Ḥikāye-i Kedi ile Fāre, Türk edebiyatında fabl türünün alegorik biçimde işlendiği örneklerden biri olarak değerlendirilmekte ve bu yönüyle hem edebî hem de dil bilimsel açıdan dikkate değer bir kaynak niteliği taşımaktadır. Gelecekte yapılacak çalışmalar, metnin farklı yazma nüshaları üzerinden karşılaştırmalı biçimde incelenmesiyle metnin aktarımı ve dil evrimi açısından daha geniş bir perspektif sağlayabilecektir.
- Book Chapter
- 10.58830/ozgur.pub777.c3243
- Jun 26, 2025
Örgütsel davranış uzmanlarının örgüt ve yönetim alanında temel unsur olan bireylerin davranışlarını daha iyi anlamlandırabilmeleri, aynı zamanda bireylerin hem kendi hem de diğer bireylerin davranışlarının nedenlerini açıklayabilmeleri açısından önem arz eden konulardan biri de yüklemedir. En basit ifadeyle yükleme; bireylerin hem kendi eylemlerini hem de çevrelerindeki bireylerin eylemlerini anlamlandırmaya yönelik gerçekleştirdikleri genel çıkarımlarıdır. Örgüt çalışanlarını başarılı kılan veya başarısızlığına neden olan durumların değerlendirilmesi ve söz konusu durumları açıklamakta kullanılan unsurlar, aynı zamanda çalışanların daha başarılı olabilmeleri için gelecekte sergileyebilecekleri davranışları belirleyebilmeleri hususunda da rehber olacaktır. Örgüt çalışanlarını başarılı kılan veya başarısızlığına neden olan durumları açıklamakta kullanılan unsurlardan biri de bireylerin kendi ve çevrelerindeki bireylerin davranışlarının nedenlerini belirlemeye yönelik süreçler olarak ifade edilen yükleme teorileridir. Örgüt ortamlarında çalışanlar, bulundukları örgütte var olabilmek, karşılaşabileceği güçlüklerle mücadele edebilmek, kendi iç kontrol değerlerini oluşturabilmek ve bu iç kontrol değerlerinin gerek örgütsel gerekse toplumsal kontrol değerleri ile uyumunu sağlayabilme çabası içindedirler. Çalışanların bu istekleri onları yükleme (atfetme) süreçlerini kullanmaya yöneltmektedir.
- Research Article
- 10.28981/hikmet.1611688
- Apr 30, 2025
- HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)
İslâmî Edebiyat dergisinin kuruluş amacı İslâmî edebiyatın teorik zeminini belirlemek ve bu alanda eserler vermektir. Söz konusu amacın teorik çerçevesi hem dergideki yazılarla hem de söyleşilerle çizilmeye çalışılmıştır. Dergide dönemin şair, romancı, akademisyen, yayıncı, ilim adamı simalarına İslâmî edebiyatın mümkün olup olmadığı ve bu edebiyatın tanımına dair sorular yöneltilmiştir. 1988’de yayın hayatına atılan dergi, çeşitli aralar vermekle birlikte günümüzde yayımlanmaya devam etmektedir. Bu çalışmada derginin yayımlanmasına verilen ilk ara olan 1994’e kadar çıkartılan 26 sayıdaki anket, soruşturma, söyleşi, sohbet başlıklı yazılar incelenmiştir. Söz konusu sayılardaki İslâmî edebiyat kavramının sorgulandığı söyleşilerden hareketle, bu kavramın teorik zemini irdelenmeye çalışılmıştır. İslâmî Edebiyat dergisi ana hatlarıyla tanıtıldıktan sonra söz konusu kavramı soruşturmak amacıyla yapılan anket ve söyleşi türündeki metinler incelenmiştir. Böylece İslâmî Edebiyat dergisinde bu kavrama dair soruşturmaların iki ana mesele üzerinde yoğunlaştığı görülmüştür. Bunlardan ilki İslâmî edebiyat kavramını kabul etmeyenlerin görüşleridir. Onlar daha ziyade edebiyatın bölünmemesini, sınırlandırılmamasını ve lokalize edilmemesini savunurlar. İslâmî edebiyatın varlığını kabul edenler bu edebiyatı; Müslümanca bakışı yansıtan, İslâmî unsurlarla ters düşmeyen, İslâm tarihini, öğretilerini, ahlakını anlatan edebiyat olarak tanımlamışlardır. İslâmî Edebiyat dergisi, ilk dönemindeki anketlerle ve söyleşilerle “İslâmî edebiyat mümkün müdür?” sorusuna cevap aramış, farklı görüşlere yer vererek savunduğu edebiyat anlayışının teorik zeminini inşa etmeye çalışmıştır.
- Research Article
- 10.15285/maruaebd.1291483
- Sep 11, 2023
- Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi
Öğretmenlerin öğrencilerine yönelik tercih ettikleri hitap biçimleri sınıf yönetiminde dikkate alınan bir unsur olarak kabul edilmektedir. Ancak literatür incelendiğinde öğretmenlerin öğrencilerine yönelik hitap biçimlerinin araştırmacıların ilgisini çekmediği, konuyu irdeleyen herhangi bir çalışmanın öne çıkmadığı tespit edilmiştir. Hem literatüre katkı sunması hem de uygulayıcılara rehber olması bakımından etki alanı geniş ve özgün olma iddiasıyla bu araştırmanın temelleri atılmıştır. Bu temelden hareketle bu fenomenolojik araştırmada ilköğretim okullarında öğretmenlerin öğrencilere nasıl hitap ettiklerini ortaya çıkarmak ve bu hitapları tercih etme gerekçelerini anlamak amaçlanmıştır. Nitel yöntemlerle gerçekleştirilen araştırmanın verileri 58 ilkokul ve ortaokul öğretmeniyle yapılan birebir ve yüz yüze görüşmelerle toplanmıştır. Öğretmenlerin öğrencilerine hitap ederken anne, baba, abla ve ağabey şefkatiyle, biraz da öğrencinin ismini bilmemenin verdiği refleksle oğlum, kızım ve evladım gibi ebeveynlik hitaplarını sık sık tercih ettikleri ortaya çıkmıştır. Ayrıca öğretmenlerin özellikle isimlerini bilmeleri halinde öğrencilere daha çok isimleri, nadiren de soy isimleri ile hitap ettikleri belirlenmiştir. Son olarak da bu hitapların dışında yakışıklı, güzelim, tatlım, aslanım, bebeğim ve çiçeğim gibi iltifat hitaplarının tercih edilebildiği görülmüştür. Bu bulgular ve literatür doğrultusunda en doğru yaklaşımın öğretmenlerin, öğrencilere isimleriyle hitap etmeleri olduğunu söylemek mümkündür. Öncelik olarak isim kullanımını daha doğru bulmakla birlikte, Türk kültürünün özelliklerinden kaynaklanan oğlum/kızım, yavrum ve evladım gibi ebeveynlik hitapları nispeten kabul edilebilmektedir. Ancak iltifat hitaplarını kullanmanın hem öğretmen hem öğrenciler için sakıncalı ve riskli olduğu düşünülmektedir.
- Research Article
- 10.54688/ayd.1537236
- Jun 30, 2025
- Akademik Yaklaşımlar Dergisi
Elazığ ili Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan ve hem nüfus hem de ekonomik açıdan giderek gelişen bir şehir olma özelliği taşımaktadır. Dolayısıyla, Elazığ akaryakıt talebinin sürekli arttığı şehirler arasında yer almaktadır. Bu bağlamda, çalışmada 2000-2023 yıllarını kapsayan veri seti kullanılarak akaryakıt talep dinamikleri incelenmektedir. Yapısal Zaman Serileri Modelleme yöntemi kullanılarak yapılan analiz neticesinde elde edilen bulgulara göre esneklikler; kişi başına düşen gelir verisi için 0,078, fiyatlar için -0,083, nüfus için 3,57 ve kişi başına düşen araç sayısı için 1,049 olarak belirlenmiştir. Buradan hareketle, Elazığ için kişi başına düşen akaryakıt tüketiminde en etkili değişkenin nüfus artışı ve bu değişkenden sonra tüketimde en ciddi payın ise kişi başına düşen araç sayısındaki değişimlere ait olduğu gözlemlenmektedir. Kişi başına düşen gelir ve akaryakıt fiyatlarındaki artışların ise tüketimi önemli ölçüde etkilemediği sonucu çıkarılmaktadır. Öte yandan, Elazığ’ın bulunduğu bölge itibarıyla fazla göç alması ve bu nedenle nüfusunun artması sonucu hem ildeki araç sayısını hem de akaryakıt tüketimini önemli ölçüde etkilemektedir. Bu da şehirdeki karbon salınımı oranlarının artmasına ve hava kirliliğine sebebiyet vermektedir. Dolayısıyla, Elazığ’da fosil yakıt tüketimin azaltılması noktasında politika yapıcıların şehre olan göçün kontrol atlına alınması ve araç kullanım eğilimleri üzerine stratejiler geliştirmesi gerekmektedir.
- Research Article
- 10.69643/kaped.1554324
- Jun 30, 2025
- Kapadokya Eğitim Dergisi
Bu çalışma ile öğretmen ve akademisyen olan velilerin hem kendi açılarından hem de çocukları açısından uzaktan eğitim süreci ve bu süreçte algıladıkları aile içi iletişimleri hakkındaki görüşlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Ayrıca, eğitimcilerin bu süreçteki iş doyum düzeyleri ve bunların demografik ve mesleki değişkenlere göre farklılaşma durumları da incelenmiştir. Çalışmanın katılımcıları, 2020-2021 eğitim öğretim yılında uzaktan eğitimle ders verip ebeveynliğinde bulunan çocuğu/çocukları uzaktan eğitim alan 938 öğretmen ve akademisyendir. Veri toplama aracı olarak 51 maddelik anket formu ile Keser ve Öngen-Bilir (2019) tarafından Türk kültürüne uyarlanan İş Tatmini Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizinde betimsel istatistikler ve grafiklere ek olarak ki-kare testi, bağımsız gruplar t testi ve tek yönlü varyans analizinden faydalanılmıştır. Çalışma sonucu, eğitimcilerin çocuklarının nadiren de olsa derse katılımında sorun yaşadıklarını göstermiştir. Eğitimcilerin bu süreçte zaman kısıtlamaları, iş ve aile sorumluluklarını dengelemede yaşanan zorluklar ve uzaktan öğrenmeyle ilgili teknik sorunlar gibi zorluklar yaşadıkları tespit edilmiştir. Buna karşın, çalışmada eğitimcilerin iş tatmin düzeylerinin ortalamanın üstünde olduğu belirlenmiştir. Demografik ve mesleki değişkenlerin çoğuna göre iş tatmininde istatistiksel bir fark bulunamamıştır.
- Research Article
- 10.15612/bd.2025.822
- Jun 30, 2025
- Bilgi Dünyası
- Research Article
- 10.15612/bd.2025.821
- Jun 30, 2025
- Bilgi Dünyası
- Research Article
- 10.15612/bd.2025.798
- Jun 30, 2025
- Bilgi Dünyası
- Research Article
- 10.15612/bd.2025.824
- Jun 30, 2025
- Bilgi Dünyası
- Research Article
- 10.15612/bd.2025.775
- Jun 30, 2025
- Bilgi Dünyası
- Research Article
- 10.15612/bd.2025.833
- Jun 30, 2025
- Bilgi Dünyası
- Research Article
- 10.15612/bd.2025.803
- Jun 30, 2025
- Bilgi Dünyası
- Research Article
- 10.15612/bd.2025.815
- Jun 30, 2025
- Bilgi Dünyası
- Research Article
- 10.15612/bd.2025.808
- Jun 30, 2025
- Bilgi Dünyası
- Research Article
- 10.15612/bd.2025.840
- Jun 30, 2025
- Bilgi Dünyası
- Ask R Discovery
- Chat PDF
AI summaries and top papers from 250M+ research sources.